REKLAMI GEÇ

Mars’ı bırak Dünya’ya bak!

28 Ekim 2021 Perşembe

Ey Batılı insanoğlu! Sen her yerde ve ekranlarda “biz” söylemini sürdürdükçe haykırıyorum: Bu “biz” kim? Emperyalizm ve yerli yabancı işbirlikçilerinin kurbanı olan mazlum toplumları kapsıyor mu? Kapsamadığı o kadar belli ki! Batılı güç odakları ve kendisini onlara hizalayanlardan başkası olabilir mi? Bizler hiç “biz” olabilir miyiz ki?

“Biz Mars’a gidecek, orada koloniler kuracağız” diyor. “Biz insanlar için gelecek, Mars’a taşınmaktır” diyor. Bu “biz insanlar” kimler ola ki? Elbette batılı seçkin seçilmişler! Biz 3. dünyalılar olacak değiliz ya! “Biz yeni bir dünya düzeni kuracağız” diyor.

Kimler için? Ve kimlerin yararına? Almanya’sı Fransa’sı İngiltere’si oradan atılıyorlar: “Bu yeni dünya düzeni kurulurken bizler de söz sahibi olmak istiyoruz” diyerek. Kimin yararına olacak bu, bay “biz”? Kendi yararınıza olmasın sakın? Elbette değerli okurlarım. Bu zıvanadan çıkmış “Dünya sömürü düzeni”nde “biz” asla bizimki gibi ülkeleri ve bizzat bizleri içeremez.

Dünyanın en az son iki bin yıllık ana gidişatı yani paradigması “ataerkil düzen”dir. Kadın haklarının en ileri düzeyde olduğu ülkeler için de böyledir çünkü bu deyimdeki “ata”, hiyerarşik üstleri tanımlar. Bazı ülkeler için hala o erkektir kuşkusuz. Bu düzen 4 hiyerarşik sav içerir: İnsanın doğa üzerindeki egemenliği, yönetenin yönetilen üzerindeki egemenliği, erkeğin kadın üzerindeki egemenliği ve yetişkinin çocuk üzerindeki egemenliği.

Doğa’nın, üzerindeki insan egemenliğini ve yaptığı tahribatı kaldıracak hali mi kaldı? Eğitim ve farkındalıkla yükselen insanlık, “yöneten” hegemonyasını daha ne kadar kaldırabilir? Bir toplum, kadınları erkeklerle eşit konuma getirmeden ve onları da eğitip ekonomiye kazandırmadan nasıl kalkınabilir? Geri kalmışlıktan kurtulabilir mi? Yetişkinin çocuğa egemen değil de, yalnızca rehber ve yetiştirici olduğu bir anlayış yaygınlaşmadan; çocuklarımız nasıl özgür ruhlu, sağlam kişilikli, sorgulayıcı ve yaratıcı bireyler haline gelebilir?

Bu gidişat değişmelidir. Yeni bir dünya düzeni kurulacaksa, hiyerarşik değil yatay örgütlenen bir eşitler düzeni olmalıdır. Bu da ancak, Dünya insanlığının tümüyle katılmasıyla olabilir. İnsan doğanın efendisi değil parçası olmalıdır. “Endüstriyel Askeri Düzen” denilen süper gücün dayattığı “savaş ekonomisi”nin yerini, aynı ekonomik değeri meydana getireceğine inandığım “barış ekonomisi” almalıdır. Bu kavramları, ileride bir yazımda ele almayı düşünüyorum.

Şimdi diyeceksiniz ki, önerdiğiniz doğrular biraz ütopik kalmıyor mu? Olabileceğine umudunuz var mı? Aslında pek umudum yok, ama insanlık kendi kendini yok etme yolundadır. Bu gidişat sürdürülebilir değildir. Umudumuz olmayabilir. Ama başka çare var mı?

Öte yandan, insanlar arasındaki gelir ve yaşam koşulları uçurumu korkunçtur. Uluslararası terörizm bu uçurumdan beslenmektedir. Dönelim seslendiğim o “biz”e: Dünyayı yaşanmaz hale getirip Mars’a kaçacaksınız, öyle mi? Hem de dünyayı ve doğayı yaşanası kılacak sürdürülebilir düzeni sağlamak varken. Ey Batılı insanoğlu, ey açgözlü “biz”! Mars’ı bırak Dünya’ya bak kardeşim.

 

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı