REKLAMI GEÇ

PLANLAMA KÜLTÜRÜ

26 Ocak 2016 Salı

PLANLAMA

Planlama, önceden belirlenmiş amaçları gerçekleştirmek için yapılması gerekenlerin saptanması ve izlenecek yolların seçilmesidir.
Planlama kavramı; günlük yaşamın planlanmasından, yaptığımız iş ve çalışma planlarına, sektörel ya da coğrafi devlet planlama uğraşısına, bölge ve kent planları yapılmasına kadar geniş bir düzenleme uğraşısını konu alır. Özünde, sınırlı olan kaynakların–sınırsız ihtiyaçlar için-en doğru biçimde paylaştırılması ve kullanılması vardır. Planlama uğraşısı, onu izleyen programlama ve bütçeleme süreçleriyle bütünleşir.

Planlamanın özelliklerine bakacak olursak, 10 maddede özetleyebiliriz:

* Mevcudun bilgileriyle yola çıkan ve geleceğe yönelik olan bir çalışmadır.
* Gelecekteki belli bir dönemi kapsar ki, bu dönemin başlangıcı pratikte, planlamanın yürürlüğe konduğu tarihtir.
* Bir eylem planı içermelidir
* Bir dizi karar ve kısıtlamaları içerir.
* Planlama işiyle görevli belirli organlar bulunmalıdır.
* Ön araştırmaya dayanır.
* Sürekli geçerlik kazanabilmesi için, geliştirilmeye açık olmalıdır.
* Tutumlu ve sürdürülebilir kaynak kullanımına dayalı olmalıdır.
* Okunaklı, yani kolay anlaşılır olmalıdır.
* Halk katılımı sağlanmalı, bunu kolaylaştırmak için de, ön planlama, seçenekler halinde sunulmalıdır.

KÜLTÜR

Gelelim Kültür’e: Bir toplumun tarihi boyunca ürettiği ve yeni kuşaklara aktardığı her türlü özellik; düşünme, yaşama ve çalışma biçimlerine kültür denir. Bir toplumun kimliğini oluşturan kültür, onu diğer toplumlardan farklı kılar. Maddi ve manevi kültür diye adlandırılan iki öğeden oluşur. Maddi kültür; yapılar, giysiler ve her türlü işlevsel ve folklorik araç gereç gibi unsurlardır. Manevi kültür de; inanç, gelenek, töre, düşünce biçimleri ve diğer toplumsal kabul ve kalıplar. Bu iki kültür öğesi arasında sürekli bir etkileşim vardır. Birinde meydana gelen değişiklik, ötekini de etkiler. Kültür, toplumun ya da kültür gruplarının coğrafi çevre ve koşullarından etkilenir. Örneğin, dağlık arazide yaşayan insan topluluklarıyla, ovada yaşayanlar birçok bakımdan farklıdır.

Kültürün özellikleri; özgün ya da her toplumda farklı olması, geçmişten günümüze ve geleceğe yönelerek sürekli ve tarihsel olması, temelde insan eseri olması, zaman içinde değişebilmesidir. Maddi öğeler daha hızlı değişir ve her toplum ya da alt-kültür topluluğunun kültürel değişim biçimi ve hızı birbirinden farklıdır. Kültür; bireyi yönlendirerek toplumda düzen sağlar, topluma kendine özgü bir kimlik kazandırır, birlik ve dayanışma duygusu vererek ‘biz’ bilinci geliştirir ve sosyalleşme yoluyla toplumsal kişilik oluşturur.

Kültür nasıl kazanılır? İçine doğduğumuz kültürel ortamın özelliklerini; aile, arkadaş, okul, sokak ve iş ortamından öğreniriz. Bu öğrenme ve uyum sağlama süreci, ömür boyu sürer ve bizleri sosyalleştirir. Bu yolla toplumun bir parçası ve üyesi oluruz. Mantalite –yani olayları algılayış biçiminden- giyim, düşünme ve davranış biçimine kadar her konuda kültürden etkileniriz. Bu benzeşme sürecinde; ancak bir takım aile, okul ve yaratılış farklarından güç alarak bireyleşebiliriz. Farklı kişilikler geliştirebiliriz ve farklılıklar içeren ama uyumlu bir toplum olabiliriz. Ancak bu yolla, bir toplum kendini geliştirerek geleceğe sağlıklı adımlar atabilir kanısındayım.

PLANLAMA KÜLTÜRÜ

Planlama kültürünün özü, planlı davranıştır. Planlı davranışın temelinde bir ülkedeki kültürel özellikler yatar. Uygarlık ve kültürün bir bütün oluşturduğundan yola çıkarak, şunu söyleyebiliriz: Planlı davranış; modernleşme düşüncesinin ve batı kültürünün bir uzantısıdır. Dünyanın her yerine özgü bir davranış modeli değildir. Biz Türkler doğu kültürünün bir parçası olduğumuz için, madde ve zaman karşısında zayıf bir konumlanma içindeyiz. Bu durum da, halkımızda bir planlama kültürünün gelişememesine yol açmıştır ve açmaktadır. Planlı hareket etme, zamanı iyi programlama ve maddi dünyayı biçimlendirme ile ortaya çıkar. Türkiye’de çeşitli ölçeklerde planlar yapılması; halkın talebinden çok devlet ve siyaset erkinin seçiminden dolayıdır.

Bireycilikten ziyade ortaklaşma ürünü olarak ortaya çıkmış olan planlama kültürü, ‘kamu yararı’ ilke ve esasının toplumda kabul görmesini gerektirir. Bu da aile, okul ve yaygın halk eğitiminde yer almasıyla olanaklı kılınabilir ancak. Kamu yararına öncelik verme kültürü şunları gerektirir: Bireysel yararımızın toplum yararı ile çelişebileceğinin kabulü, toplum yani kamu yararının yasa koyucu iradeyle belirleneceğinin kabulü, birey haklarının bu yasalarla sınırlandırılabileceğinin ve yasanın bireyden daha üstün olduğunun benimsenmesi. Kamu yararı ilkesi; 1789 Fransız Devriminden sonra Fransız kamu hukukuna yerleşen ve diğer ülkeler gibi bizim ülkemize de sonraları oradan giren bir devlet yönetimi ilkesidir.

KENT PLANLAMA KÜLTÜRÜ

Türkiye’mizdeki imar ve imar planı mevzuatı, kent ve bölge planı uygulamaları, kent planlama anlayışının gelişim ve değişmesi ve bunların değerlendirilmesine değinmeyeceğim. Bu yazıya sığmayacak hacimde ve genişliktedir. Bizde planlama kültürünün bir halk kültürü unsuru olarak gelişemediğine ve nedenlerine değinmiştim. Dünyada planlama kültürünün; uygarlık ve kültür kurucu, yerleşik düzene geçişini tamamlamış Batı toplumlarında ve ülkelerinde oluştuğu bir gerçektir. Kent planlamanın ilk olarak taşkınlarla sulanan geniş nehir havzalarında başladığı da bir gerçektir. Kent planlama; antik çağlara kadar uzanır ve ilkin Hindistan, Mısır, Mezopotamya gibi ülke ve bölgelerde ortaya çıkar. Yalnız, o toplumlardaki siyasi erklerin planlama tutum ve davranışları halk kültürüne kalıcı biçimde girmemiş olabilir.

Kent planlama kültürü; bugün yalnızca ileri Batı ülkeleri toplumlarında görülmez. Batı ülkelerinin sömürgesi olmuş ülkelerde de görülür. Çünkü batılı ülkeler; sömürgelerinde doğru planlama ve uygulamalar yoluyla ve oralara taşıdıkları devlet yapı ve kültürüyle, o sömürgelerin halklarında bir planlama kültürü de yerleştirmişlerdir. Bugün, eskiden sömürge olmuş bağımsız dünya ülkelerinin tamamında da halklarındaki planlama kültüründen güç aldığı için-insan yerleşimlerinin tümü planlıdır. Modern ve çağdaş bir planlama; yasa ve örnek uygulamalarıyla oralara yerleşmiştir.

İran, Tayland ve Japonya gibi ne eski sömürge ne de Batı ülkesi olmayan öyle ülkeler de vardır ki, devlet ve halk geleneklerinde planlama kültürü yerleşiktir. İran hariç diğer söz konusu ülkelerde; bu kültürün taşıyıcıları, Hıristiyan tarikat ve misyonerleri olmuştur denebilir. İran’da kent planlama kültürünün halkta yerleşik olmasını nasıl açıklayabiliriz? Sanırım, İran’ın M.Ö. 4000 yıllarına dayanan tarihi ve bugüne kadar ulaşan yerleşimleriyle, dünyadaki en eski ve sürekliliği bozulmamış uygarlıklardan biri olmasıyla açıklayabiliriz. İlgilenen okurlarımızın tarihi koruma alanları hariç-kentleri gerçekten tümüyle ve düzgün planlı bu ve diğer ülkelerin şehirlerine Google Earth kullanarak bir göz atmalarını önerebilirim.

 

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı