REKLAMI GEÇ

TARİHE TANIKLIK ETTİM 5

9 Mayıs 2019 Perşembe

Planlama amaçlı veri toplama görevi yapmış olduğumuz Sungurlu’dan döndük. Büyük miktarda veri toplamıştık. Bu verilerin analizi için, bu işi iyi bilen arkadaşlarımız bilgisayar programları yazdı. Algoritma kurma konusunu o dönemki ilk bilgisayar dersinde iyi öğrendiğim için, ben de ekip arkadaşlarıma yardımcı oldum. Bilgisayar dersinde veri analizi de öğretilmişti. ODTÜ’lü olmak, analiz yapabilmekti.

ALTI AY BOYKOT !
3. sınıfa geçtik. Yıl 1976. ODTÜ siyasi olaylarla ve şiddetle kaynamada. Mimarlık Fakültemizdeki 6 aylık öğrenci boykotu bizleri yaz boyunca ders görmek zorunda bıraktı. Zor derslerin ağır yüküne dayanamayan öğrenciler, Hacettepe Hastanesi Psikiyatri Kliniği’ni boyladı. Yurtlardaki odalarının pencere pervazına oturup, ayağını boşluğa sarkıtanlar vardı. Aşağıya salladıkları oltalarla çimleri deniz sanıp balık avlamaya kalkanlar…Daha neler neler…

Bir gün, askerler fakültemizi kuşattı. Dekanımızı götürmek istediler. Öğrenciler direndi. Dekanı ve alınmak istenen diğer bir takım öğretim üyelerini askere vermediler. Asker, fakülte binasına giremedi. Militan öğrenci az değil ve hepsi de silahlı. Ama bu kez; askerler hınçlarını, her şeyden habersiz ve suçsuz olarak fakültesine derse gelmeye çalışan birkaç öğrenciden aldı. Bu arkadaşlarımız, Mamak Askeri hapishanesi’nde suçsuz yere aylarca hapis yattılar.

YENİ MÜTEVELLİ HEYET
O yıl Ağustos ayında, Bakanlar Kurulu’nca ODTÜ için yeni Mütevelli Heyet atandı. Zamanın rektörü Prof.Dr. Ilgaz Alyanak, bu mütevelli heyeti tarafından görevinden alındı. Yerine, ülkücü olduğu bilinen Prof.Dr. Hasan Tan getirildi. Sayın Alyanak yaygın sevgi ve saygı gören biriydi. Öğrencilerle ve öğretim üyeleriyle arası iyi. Uzun bir süreden beri öğrenim özgürlüğü ve can güvenliğinin olmadığı ODTÜ’de son zamanlarda ortaya çıkan huzursuzluklar, Hasan Tan’ın rektörlüğe getirilmesi ile başladı. Bu atama ODTÜ’de görevli yüzlerce öğretim üyesi, yüzlerce işçi, ve binlerce öğrencinin tepkisiyle karşılandı.

Üniversitede çeşitli kademedeki görevlere, belli siyasi çevrelerden yöneltilen kişiler getirildi. Böylece MC yanlısı bir kadro yaratılmaya çalışılırken; işçiler işten çıkarılıp, yerlerine işçi adı altında silahlı adamlar getirildi. ( MC, rahmetli Süleyman Demirel’in kurduğu Milliyetçi Cephe hükümetleriydi.) Siyasi cenahlarını tahmin ediniz. İşten çıkarılan işçiler, toplu sözleşme yapmış sendika üyesi işçilerdi üstelik !
Yeni alınan bu çakma işçiler kalifiye değillerdi. Olaylar çıkarıp, hırsızlık ve bilgisayar gibi değerli demirbaşlara tahribat yapıp, suçu eski işçilerin üstüne attılar. Bu iftiraların gerçek olmadığı, çok geçmeden bilirkişi raporlarıyla anlaşıldı. Yalancının mumu yatsıya kadar yanarmış. ODTÜ’lü militan öğrenciler, bu çakma ve silahlı işçileri etkisiz hale getirmek için, onları sıkı birer ablukaya alırlardı. Bu kişilerin her birinin iki yanına iki silahlı öğrenci oturur, bir diğeri de onu konuşturmaya çalışırdı.

KANLI SALDIRILAR OLUYOR
ODTÜ’de hemen her gün kanlı saldırılarda yaralananlar arasında, öğretim üyeleri de vardı. Arabaları tahrip ediliyor, bir bayan öğretim üyesi saçlarından çekilerek yerlerde sürükleniyor… Ancak tüm bu olaylarda ne rektörlük ne de Mütevelli Heyeti’nin kılı kıpırdamıyor. Bir tek, Üniversite Akademik Konseyi direnişte.

Ben ODTÜ üçüncü sınıftayken yaşadığım bir olay daha vardı. Kütüphanenin ‘eski dergi sayıları’ katında çalışıyorum. Bir ses duyarak gayri ihtiyari, karşıdaki Rektörlük Binası’na baktım. Rektörün makam odasının penceresinden bu çakma işçilerden biri aşağıya pimi çekilmiş el bombası attı. Aşağıda ise, rektörü protesto eden bir öğrenci kalabalığı vardı. Patlamayı duyar duymaz, binadan dışarı fırladım ve o kalabalıktaki yerimi aldım. Ben, hiç bir zaman militan olmamış ılımlı bir sol sempatizanıydım. Ama dayanışma ruhumuz vardı. İkinci el bombası da atıldı ve yaklaşık 15 metre ilerime düştü. Kalabalığın neredeyse ortasına ! Yanılmıyorsam ölen ve yararlananlar vardı. Donakalmıştım.

Ülkücü militan gençlerin ODTÜ otobüslerine baskın yaptığı yıldı aynı zamanda. O yıllarda onlara “komando” denilirdi. Tarih 3 Ocak 2016. Otobüslerin birindeydim. Geç kalmıştım. Tunus Caddesi durağında bindiğim otobüs de tıklım tıklım doluydu. Zorlukla binebildim. Otobüsün en arka sahanlığında ve ayaktayım. Sırtım arka kapıya yapışık durumda. Çevremdeki ülkücü militan gençleri fark ettim. Silahlıydılar. Çok korktum. Bir şeyler olacaktı. Nitekim otobüslerimizi Ankara Emniyet Müdürlüğü ve İl Jandarma Komutanlığı’nın hemen önünde durdurttular. Şansıma, kapı açılır açılmaz fırlayacak ilk kişilerden biri konumundaydım ve arkama bakmadan otobüsten inip koştum. Kaçıyordum. Emniyet Müdürlüğü binasının arka duvarına dayanıp kendimi güvenceye almaya çalıştım. Bir yandan da tek gözle olanları izliyorum. Ülkücü militanlar öğrencilerimizin üstüne kurşun yağdırıyordu. Kaçıp bu iki resmi binaya sığınmaya çalışanlar içeri alınmadı. Kurşunlardan korunmaları sağlanmadı. Altı yaralı vardı ve onların arasından bir arkadaşımız sonradan hastanede can verdi. Şans eseri sıyrık almadan kurtulmuştum. ODTÜ’lü olmak tehlikede yaşamaktı. (Devamı gelecek.)

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı