REKLAMI GEÇ

18 ÖLÜ İŞÇİNİN BEDELİ NE?

30 Ekim 2014 Perşembe

“Kanırta kanırta yapacağız, karşı çıkmanız nafile, topunuzun köküne kibrit suyu” dercesine öfkeden kıpkırmızı olmuş bir yüzle Hazret TV ekranlarından adeta tepiniyor: “Bir Tomaya 10 Toma, yetmedi 50 Toma alırız.” Açık düşmanlığın, yaşadığı topluma karşı biriktirilmiş kin nefret ve öfke beslemenin başkaca izahı ne olabilir acaba?

Şimdiki ‘Başbakan’ın bu kin ve nefret kusan görüntüleri tesadüf değil elbette. Türedi biçimde geldiği Dışişleri Bakanlığı koltuğunu dolduramamıştı. Dış politikanın arap saçına döndüğü, her komşunun düşman ilan edilip onların düşmanlığının kazanıldığı, masa başında, diplomasi alanında hiçbir kayda değer başarının elde edilemediği yılların Dışişleri Bakanı değil mi kendisi?

***

O şimdi ‘Başbakan’ ve haykırıyor, “bir Tomaya on Toma!”
Sivil toplumun gündelik hayata ilişkin uygulamalarda ortaya çıkan sorunları protesto etmek, dikkat çekmek için yaptığı, yapacağı protesto hareketlerine su sıkıp biber gazı püskürtmekten başka ne işe yarar bu Tomalar?
Bütçe bedeli nedir derseniz, Soma işçilerinin Ankara’ya yürümelerine sebep olan maaşlarının belki on katı, belki yirmi katı. Karaman’da yeraltında suyla boğuşan, can veren işçilerin öğle yemeklerini yerüstünde yemeleriyle kayıp sayılacak mesai zamanı değerinin binlerce katı.

***

Birkaç gün önce Soma maden işçileri kitlesel bir eylem gerçekleştirip Ankara’ya yürüyüşe geçti.Karaman’dan gelen kara haberin ardından yol değiştirip kaderini paylaştıkları işçi yoldaşlarına destek için Karaman’a yöneldiler. Hükümet ve onun ‘Başbakan’ı ne yaptı? İlk iş olarak Karaman’a başka illerden giriş çıkışa sıkı denetim getirdi. Bu karardan Soma işçileri de nasiplendi. Konvoy araçları Uşak’ta polis ve jandarma marifetiyle bir gün boyunca bekletildi ve ardından Soma’ya geri gönderildiler.

***

Halbuki Soma’da birkaç ay önce ne yaşandıysa, Karaman’da da aynısı yaşanmaktaydı. Yine bir öğle yemeği katliamı ve yine topluca yeraltına gömülen maden işçileri… Böyle bir günde Soma işçilerinin Karaman’a gitmek gitmesi kadar doğal ne olabilir? Ama hayır, Soma’dan payını ala hükümet bu kez işi sıkı tutmaya kararlı. Protestoya, aykırı sese tahammül yok. Gerekirse Soma’ya da Toma!

***

Diktatörlüklerin siyaset tarihince kaydedilen kendi iktidarlarını sürdürme yöntemlerinin en kaba biçimine tanık olduğumuz günlerdeyiz. Gezi direnişi ile aklı başında giden hükümet, son bir yıl içinde yaşanan cinayetleri meşrulaştırmak için başvurulabilecek en baskıcı yöntemlerle kendine hukuk alanı yaratmaya çalışıyor. Oysa sadece 2014 yılı içinde iş kazasında yitirilen insan sayısı 1500’leri buluyor. Neredeyse kitlesel bir ‘işçi soykırımı’na tanık olmaktayız.Seksen küsur yıllık Cumhuriyet tarihinin hiçbir döneminde bu denli insan kaybı yaşanmamış, hiçbir cinayetin üstü bu kadar pervasızca kapatılmamıştı.

***

İşçiler ne istiyor?
Bu sorunun yanıtı çok basit değil mi?
Önce iş güvencesi, Sonra iş güvenliği, Son olarak emeğinin hakkı olan ücreti istiyor. Öyle bir çalışma yaşamı ortamı yaratıldı ki, sendika, meslek örgütlenmesi falan hak getire.
Hangi işçiye gitseniz size dördüncü bir şık sıralamayacaktır. Çünkü gündelik yaşamını ikame edecek çok basit, temel geçinme kaygısından başka kaygıya yer vermek istemez muhayyilesinde. Daha farklı kaygıların ona işsizlik, dışlanma, açlık, geçinememe olarak geri döneceğini bilir.
O halde sormak gerek, sosyal güvence dışında hiçbir talebi olmayan bir işçiden siz ne istiyorsunuz?

***

Zarar gören bir Toma’ya elli Toma’ymış.
Peki bir ölü işçiye kaç işçi?

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı