REKLAMI GEÇ

BİR KUŞAĞA KISA ÖYKÜ: 78’LİLER

19 Mart 2013 Salı

Unutulmuş bir darbenin yıldönümünü aştık geçen hafta.

12 Mart 1971 darbesi, Türkiye toplumunun bu gününe miras bıraktığı acı hatıraları ile anılır. Oysa sonraki büyük darbenin(12 Eylül) yol haritasını çizen faşist yöntemleriyle de unutulmaması, belleklerden silinmemesi gereken bir askeri darbedir.

Politik idamlarıyla, toplu yargılamalarıyla, siyaset alanında yürüttüğü hoyrat uygulamalarıyla ve en çok işkence usulleriyle.

Aşağıdaki satırlar böyle bir ‘başlangıç’ın, sonraki darbe ve darbe girişimleriyle yarattığı ülke ve insan profilinin, şekillendirdiği genç kuşağın dramatik resmidir.

Sysiphos’un Çığlığı

Sessizliğin örtüsünü yırtan o müziğe ait tınıların ilk notaları çalgıların tellerinden sokaklara yayılmaya başladığında, çoğumuz henüz doğmamıştık.

O zamanlar; Robert Capa, İspanya’da, bir iç savaşta yaşanabilecek en acı anı donduran fotoğrafını çekmekteydi 1936’da…

Domuzlar Körfezi’nden, Buenos Aires’e doğru bir halk, tango ritminde inatla iktidara yürüyordu 1959’da…

And dağlarında yüzlerce yıl sürgün yaşamış Maya ve Aztek’lerin torunları, kendi yurdunda sürgünlüğe son vermek için ölü toprağını üstlerinden atmaya çalışıyorlardı…

Yanı başımızda, öte yakada bir halkın evlatları yine bir iç savaşta, ama dağlarda, ama denizlerde ölüyordu 1948’de…

Uzakta, doğuda, ufkun bittiği yerde, “Uzun Yürüyüş”e eşlik etme ‘suç’unu işleyen bir başka ‘sarı benizli’ halkın üstüne napalm bombaları yağıyor, köyleri, dağları ve insanları yakılıyor, genç kızları istilacıların vahşi arzularının nesnesi olmaktan kurtulamıyordu.

O zamanlar tüm bunlar beş kıta’nın her bölgesinde yaşanıyordu.

Utanç…(*)

“Parklar boştur, kanepeler ıslak,

Ay ışığı altında gezen devriyelerden utanır.

Mevsim sonbahardır…

Her sonbaharda sevgilim,

Önce haziran sayfaları yırtılır anıların,

Üstümüze çapraz eylüller çakılır.”

Yalnızca sosyolojik değil!

Devasa toplumsal değişmelere tanıklık eden Türkiye’nin bu yılları üzerine kuşkusuz pek çok şey söylenebilir. Sosyolojik araştırmalar için her açıdan pek fazla ‘ampirik’ bulgudan yola çıkarak sonuçlar üretilebilir ve bu sonuçlar her biçimiyle yeniden yeniden tartışılarak, yeni ve yanlışlanabilir daha farklı sonuçlara ulaşılabilir. Hatta denebilir ki, son altmış yılı tartışılmayan bir Türkiye’nin üzerine geliştirilecek toplumcu görüşler ve sosyolojik analizler çoğunlukla yetersiz kalacaktır.

78’ kuşağı olarak adlandırılan bir dönemin Türkiye gençliği, işte bu tarih serüveninde özel bir kesim, toplumun içinden geçtiği o evreye ait bir fenomendir.

Ama bir başka gerçek bizi şu noktaya odaklanmayı zorunlu kılmakta: 78’lilik salt sosyolojik bir durumun gerektirdiği kavramlaştırma olarak anlaşılmamalı. Daha fazla olarak politik, en azından sosyo-politik bir kavramsal çerçeve içinde düşünülmeli. Çünkü söz konusu durum bir neden sonuç ilişkisi somutlamasının çok ötesinde, oldukça karmaşık ve iç içe geçmiş siyasal-toplumsal olgular bütününü içermektedir.

Darbelerin darbesi

Türkiye’nin son yirmibeş yılının miladı her açıdan 12 Eylül 1980 askeri darbesidir. 1960 askeri müdahalesinden başlayarak her on yılda periyodik olarak gerçekleşen bu darbeler her ne kadar birbirine benziyor görünse de, gerçekleştirdikleri toplumsal müdahaleler ve toplumsal hayattaki etkileri itibariyle farklı değerlendirmeleri gerektiren süreçler olmuşlardır. 1960 Anayasasını 1971 askeri darbecileri budamış, 12 Eylülcüler ise bu anayasayı tümüyle ortadan kaldırmışlardır. Böylece Türkiye toplumu hiçbir dönemde yaşamadığı, bellek tahribatıyla sonuçlanan tarihsel bir geçiş dönemine maruz bırakılmıştır.

Öylesine bir dönemdir ki, uzun yıllar boyunca topyekün bir kuşak ve o kuşağın ideallerine gönül vermiş toplum kesimleri sürgünlerle, toplum yaşamından yalıtılmakla, sosyal, siyasal haklardan yoksun bırakılmakla bir ‘hayat’ sürdürmeye mecbur kılınmışlardır. İşte o ‘78’ kuşağı, bu gün insan olmanın, özgürlükçü, idealist, devrimci-demokrat olmanın kimliğine kazınmış harflerine vefa borcunu yerine getirmek için küllerinden yeniden doğmak zorundadır.

Karabiberin Şarkısı

Yaklaşık kırk yıl önceki 68 çığlıkları hala kulaklarımızda. “We Shall Overcome One Day” diyen şarkıların doyumsuz ezgileri eşliğinde yaşanan, özgürlük istemleriyle donanmış bir dönemin çığlıkları… Yaşanan dünyayı kurtarma istemlerinin yeniden alevlendiği bir çağda tanıklığın ötesinde durmanın, müdahil ve sorgulayıcı olmanın, verili ve kurulu sistemlere itirazı bir yaşam biçimi olarak seçmenin, yeni bir hayat için yeni bir toplumsal sistem tasarlamanın ve bunu gerçekleştirmek için mücadele etmenin; kısaca, dünyayı yeniden kurma düşleri ve bu düşleri gerçekleştirme eyleminin bir kıtada değil, kıtalar arasında bir yeryüzü yangınına dönüşmesinin önlenemez yükselişi… hala kulaklarımızda ve belleğimizde…

Gençlik idollerinin artık Che Guevera ve klasik rock yıldızları olmaktan çıkıp, yerini marjinal tercihlerin teşhiri ve pazarlanmasına bıraktığı bu günlerden geriye dönüp baktığımızda, o yıllardan herhangi bir şarkının notalarına eşlik edercesine mırıldanıyoruz: Özgürlük arzusu, şarkıların dilinde hiç o kadar güçlü bir istek ve o kadar masum bir talep olmamıştı…

Bu gün her şey yok hükmünde. 78 kuşağının hayata hala ve inatla tutunmaya çalışan orta yaşı çoktan aşmış bireyleri, o günlerin ve sonraki cehennemi karanlığın sendromundan kurtulabilmiş değil. İnsanlık ise kendi doyumunun, tekil ya da toplumsal, nasıl görürseniz görün değişmeyen bir ortak orgazmın köreltilmiş yolculuğunda kanat çırpıyor. Üstelik daha dün o kuşağın cesetleri üzerine basarak yükselirken, bu gün kendi evlatlarının ölüsüne göz dikerek yapıyor bunu. Bastırılmış ortak çılgınlığın arifesinde… Ya da beş kala mı? Quo Vadis?

 

(*) Dizeler çok eski bir dostluğun mirası! Yazarı Enver Topaloğlu.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

cemal karabil   -  Bağlantı 28 Nisan 2016, 17:36

gerçeği ve sadece realiteyi dile getirip 78 li dilinle özetlediğin yazı mükemmel

cemal karabil   -  Bağlantı 26 Nisan 2013, 12:37

ey “Quo vadis” geç te olsa bu yazıyı sitemizde paylaşmaya çalışacağız.selam
denizli 78’liller

nurhan   -  Bağlantı 21 Mart 2013, 20:46

Yüreklerine Parkaları dar gelen , hayatı, kalbi, kalemi, hayalleri kırılan tüm 68 ve 78 ‘ lilere saygıyla…Kuşaklar bitmesin..Teşekkürler bu güzel yazınız için..

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı