REKLAMI GEÇ

‘Lise Müsameresinde Şiir Okuyan Oğlan Çocuğu’

5 Nisan 2017 Çarşamba

“Büyük referandum meydan muharebesinin” tansiyonu giderek yükseliyor.

‘Savaşın’ tarafları son kozları oynamaya başladı.

Dosyalar açılıyor, belagat keskinleşiyor, eteklerdeki taşlar dökülüyor.

Diğer yandan mahallerde yer yer münferit hadiseler eksik olmuyor.

Palasını, tabancasını kapan sokağa fırlıyor.

“Asarız-keseriz ulan, belayız ulan, ulan, ulan…” adlı başını gidiyor!

 

***
Olaya bir de tersinden bakalım.

Ortalıkta 7 Haziran öncesi atmosfer var.

Biraz da mevsimin uygun olmasından mı ne?

Havaların serin-sıcak geçiyor olması enerjik ve zinde bir seçmen profili yaratmış.

Neredeyse herkes oy kullanacak.

Kimsenin mevziyi başkasına ter etmeye niyeti yok.

İddialar da havada uçuşuyor.

Kimisi gerçekçi, kimisi hamasi.

Özellikle iktidar kanadında hamaset tavan yapmış durumda.

***
Peki bu referandumun en renkli kişisi kim?

Bence Binali Yıldırım’dan başkası değil.

Mevsim ona fazla yaramadı.

Biraz şaşkın, ürkek, yetersizliğini yer yer saldırgan bir üslupla kapatma uğraşında.

Kör topal götürüyor kampanyayı.

Bazen fıkralar anlatıyor, bazen teşbihle (benzetmeyle) idare etmeye çalışıyor.

Komik ama o kadar itici.

Gülüşü çoğunlukla içten ama güven verici havası yok.

Binali Yıldırım siyaset retoriğine alışamamış olmanın kabızlığından kurtulamadı.

Hamasetin yaratıcılıktan yoksun en tipik örneği.

Fıkraseverliği de kurtarmıyor onu.

Varsa yoksa şehitler, varsa yoksa kan! Varsa yoksa PKK, varsa yoksa Fetö.

İyi de “bunlarla bu güne kadar ben mi işbirliği yaptım” demek çok bir şey ifade etmiyor.

O bildiğini okuyacak nasılsa!

Sanki hala her gün yaşanmakta olan çatışmalı ölümler başka birinin iktidar kontrolünde yaşanıyormuş gibi!

Erdoğan’ın kontrolsüz çıkışlarına ayak uydurma çabası da değil bu.

Örneğin Davutoğlu kıra döke bunu yapardı. Akademik geçmişi, gerektiğinde zekasını kıvrak biçimde kullanma olanağı sağlardı ona. Pot kırsa da onu sevimli hale getirmesini bilirdi.

Binali Yıldırım’da bu da yok.

O sadece ‘yukarıya! ve ‘aşağıya’ yaranma peşinde. Bir uçtan diğer uca savrulup duruyor.

Sanki Demirel’in kadim adamı İsmet Sezgin’in kötü bir kopyası gibi!

Devlet terbiyesi ile taşralı tuluatın arasında sıkışıp kalıyor.

Konuşurken, lise müsameresinde şiir okuyan kalınca sesli oğlan çocuğu gibi ünlüyor sesi.

İnandırıcılıktan yoksun, “müdürün” gözüne girmeye çalışan uyanık köy çocuğu misali.

Milletvekili Ümit Özdağ’ın “evet-hayır”ları karıştırdığı iddiası yabana atılır ihtimal değil.

Seçim kulübesine girdiğinde, o gerginlikle elindeki mührü “hayır”a basıvermesi mümkün.

***

Binali Yıldırım giderse üzülür müyüz, sanmam.

Ama gelen gideni aratır ya;

Arayacağımız günler gelmez umarım.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı