SOMA 301 ADALET ARIYOR
14 Mayıs 2017 Pazar
Soma maden katliamının üzerinden üç yıl geçti.
Linyit kömür madeninde yaşanan çökmeye kurban giden 301 işçiyi, üçüncü ölüm yıldönümünde anmak için bir kez daha Soma’daydık.
Bir gün önce Manisa Valiliği ile yaşanan protokol krizine rağmen anma mitingi için insanlar çevre illerden çıkıp yollara düşmüştü. İzmir’den, Balıkesir’den, Manisa’dan, Zonguldak’tan, Ermenek’ten işçi temsilcileri… sivil toplum örgütleri, bazı siyasi partiler, sendikalar, meslek ve dayanışma örgütleri…
TMMOB Denizli İl Koordinasyon Kurulu Sekreterliğinin katılımına biz de eşlik ettik.
Çok kalabalık olmayan ama yaşanan trajedinin acısını hala yüreğinde hisseden insanlar, aileler, çocuklar, anneler, babalar… Hepsi anmak için ilçeyi ‘işgal’ etmişti.
ISRARLA SOMA YOLLARINDA
Facianın gerçekleştiği ilk gün Soma’daydım. İlk yıl dönümünde Soma’daydım, bu kez yine Soma’daydım. Görme, izleme ve zamanın ortaya çıkardığı değişimleri gözleme imkanım oldu.
Asıl merakım, böyle uluslararası bir katliamın, Türkiye toplumundaki süregelen etkisinin nasıl bir seyir izlediği. Bizi sürükleyen ve nereye taşıyacağı kestirilemeyen toplumsal anaforun kollarında savrulup duruyoruz. Böyle bir zamanda, yaşana sürecin bu ‘olayı’ nereye taşıyacağını ise bilemiyoruz.
İnsanların algısındaki yerini, zihnindeki işgalini nerede sonlandıracağını anlamaya çalışıyorum. Adalet olgusunun yok olmaya yüz tuttuğu bir dönemde, 301 adaletin nasıl sağlanacağını merak ediyorum. Her yıl dönümünde bir fırsat yaratıp ısrarla gitmem bundan.
PROTOKOL VAR MİTİNG YOK!
Bir gün önce ulusal basına düşen haberlerde, miting yapılmayacağı, sadece anma için meydandaki madenci anıtı önünde kısa bir açıklama ve çelenk çiçek koyma törenine izin verileceği duyuruldu. İlçe Kaymakamlığına dayandırılan açıklamaya göre, devlet erkanı protokol olarak mezarlık ziyaretinde bulunacak, Manisa Valiliği, Soma Belediyesi ve maden şehidi yakınları tarafından Maden Şehitlerini Anma Programı” düzenlenecekti. Amacı sebebinden berbat!
Protokolün peşine takılıp resmi anmaya katılacağı söylenen aileler meselesi de ayrı konu. Konuştuğum insanların anlattıkları inanılmaz. Çirkinliğin böylesi nasıl olabilir diyor insan.
MAHKEMENİN MUHAKEME YETENEĞİ VAR MI?
Soma davası olarak bilinen, 301 işçinin ölümünü soruşturan Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki soruşturma kaç yıldır bir arpa boyu ilerlemedi. Davanın 15. duruşması Şubat ayında yapıldı. Duruşmada, müdahil avukatları, şimdiye kadar raporlarla suç unsurunun doğrulandığını, sanıkların TCK’nın 83. maddesine göre kasten yargılanmalarını istedi. Ancak mahkeme duruşmayı erteledi. Gerekçe, Cumhuriyet Savcısının ek süre talebi. Oysa geçen Ocak ayında yapılan duruşmada aynı Savcı mütalaanın hazır olduğunu mahkemeye bildirmişti.
“Oysa” diyor Manisa Baro Başkanı Ali Arslan, “sanık vekillerinin dosyaya sunmuş olduğu, kendilerinin özel kişilerden aldığı bilirkişi görüşlerine karşılık mahkeme heyeti, bilirkişi heyetinden ‘Mevcut raporda bir değişiklik söz konusu mu?’ diye yeniden değerlendirme istemişti. Bilirkişi heyeti, dosya içerisine gelen raporlarda yeni bir değişikliğin söz konusu olmadığını, eski rapordaki görüşlerini tekrarladıklarını, bu nedenle de sonuç kısmında sorumluluk anlamında yazdıkları görüşlerin aynı olduklarını ifade etti.”
Bir başka Müdahil Avukat Selçuk Kozağaçlı, “Duruşmada, Cumhuriyet savcısı, ‘Mütalaa vermeyeceğim’ dedi, ek süre talep etti. Cumhuriyet savcısı bir talepte bulunmadan davayı bitirmek mümkün değil. Manisa Cumhuriyet Başsavcılığı’nın bu dosya ile ilgili tutumundan rahatsız olmuş durumdayız. Geçen celse bu mütalaanın hazır olduğu söylenmişti. Ama bir celse ertelendi. Bu celsede bunun verilmemiş olması, sanıkların davayı bitirmemek istemesine savcılığında destek olduğu anlamına gelir. Bu çok tehlikeli bir durum” değerlendirmesi yapıyor.
MADENCİ ÖLÜR BEBEK DOĞAR
Miting hazırlıklarının yapıldığı caddenin kenarına, ağacın gölgesine bebek arabasını park etmiş anneye yaklaşıyorum. Arabadaki üç yaşlarında bebek sıcaktan mı bunaldı, uykusu mu geldi, kestiriyor. Annesi mavi renkli, üzerinde naif bebek desenleri bulunan bir tişört giydirmiş. Bir elinde küçük bir su sürahisi, kucağında oyuncakları var. Oyuncakların üzerine süslü bir fotoğraf çerçevesi konmuş, bebek parmaklarıyla sıkıca tutuyor. Masumiyeti yürek dağlayan cinsten.
Annesine soruyorum, “kaç yaşında?” “Üç” diyor ve arkasından ekliyor, “babasıyla hiç tanışmadı oğlum! Doğmadan önce öldü babası.” Soru sormak istiyorum ama çevrede bazı münasebetsizlerin davranışlarına şahit oldukça sormaktan utanıyorum. Zaten neyi soracaksın ki?
Büyük pankartın arkasına dizilmiş, şalvarlı bir kadın hıçkıra hıçkıra ağlıyor. (nitekim dayanamadı, bayıldı, miting alanından ambulansla ayrıldı) Bir münasebetsiz yan taraftan direktif veriyor, “Daha güçlü haykırın!” Sanki siyasi parti mitingi yönetiyor hazret. Ölümün soğukluğuna yüreğinin ateşini kattı mı hiç acaba? Neyse ki yaptığının farkına varıp ortalıktan sıvışıyor.
Herkesin sırtında bir tişört, “301 ………. Burada!” tek tek isimleri ve fotoğraflarıyla sırtına geçirmiş herkes. Madenci aileleri, en çok çocuklar hırslı. Aynı tişörtleri hepsi giymiş, kortejin en ön sırasında boyuna-gücüne bakmadan kocaman pankartın ucundan asılıyor.
‘ÖLÜYÜ SATMAK’
Soma’da yürekler epeyce soğumuş. 301 işçinin yaşamını yitirdiği yıldönümleri onlar için ilçenin bir tür ekonomik gelir kaynağına dönüşmüş. Esnaf hazırlığını yapmış, bu günün anısına ziyarete geleceklerin ihtiyacını karşılamak için eksik bırakmamış. İşçiler yaşarken kazanamadı ama onların kaybı ilçeye çok şey kazandırmış. İlçeye yapılan yatırımlarda gözle görülür bir ayrıcalık ana caddelerde hissediliyor. Yanı sıra görünmez destekler almış olduklarını hissediyorsunuz. Nedir bu? Aklınıza gelen tek şey tabi, ‘sus payı.’ Bir de bazı madenci yakınları ile ilgili ortalıkta dolaşan şaibeler! Ne kadarı doğru bilinmez elbette ancak anma etkinliklerine katılan az sayıdaki madenci yakınından duyunca insan irkiliyor.
***
Somalar bir daha olmasın. Sadece Soma mı? Ankaralar olmasın. İzmirler, İstanbullar, Suruçlar, Diyarbakırlar ve daha başkaları.
Kısaca bu katliamların, kazaların, faciaların sonu gelsin artık.
Gelsin ve biz daha iyi şeyler yazmak için gezelim, görelim, anlatalım.