REKLAMI GEÇ

DİRENİŞİN EVRENSEL SEMBOLÜ

27 Haziran 2013 Perşembe

Kırmızılı kadın, lacivertli kadın, duran adam…
Gezi Parkı eylemlerinin sembolleri çoktan enternasyonalist bir bileşiğin çoğaltıcı modelleri olarak dünya direniş tarihinin ikonaları oldular. Gençliği temsilen, direnci temsilen; aklı, enerjiyi, inancı ve en çokta mizahı temsilen.
***
Gündelik hayatın tuhaf sürprizleri vardır. Bazen tutar kanatlandırır bizi. Bazen de hiç beklemediğimiz bir cepheden olağandışı darbelerle feleğimizi şaşırtır. Son iki ayın Türkiye özeti bu olsa gerek. Bu duyguyu hepimiz hala yaşıyor olmanın inanılmaz şaşkınlığı içindeyiz. Tıpkı Erdoğan gibi!
Kolay mı, yıllardır her seçimde oy oranını yükselten, her seçim başarısında baskı araçlarını çoğaltarak toplumu gerdikçe geren, sıkıştırdıkça sıkıştıran iktidara karşı birkaç gencin başlatıp, bir gün içinde ülke çapında aleve dönüştürdüğü önü alınamaz yangından söz ediyoruz.
***
Ben bir başka sembolik benzeşmeden söz etmek istiyorum. Çoğumuzun gözünden kaçan, ya da bakıp geçtiğimiz Gezi Direnişi fotoğraflarının birinden.
Aşağıda gördüğünüz fotoğraf Gezi Direnişi boyunca gazetecilerin yakaladığı sayısız kareden biri. Bir İtalyan gazetecinin objektifine ‘takılmış.’

ic2

İstanbul’da barikat arkasından çıkıp, Tomaları ve akrepleriyle saldıran polise karşı savunmaya geçen kızlı erkekli gençlerin içine yerleştiği bir fotoğraf karesi bu. Gazetecinin yakaladığı anı donduran fotoğraf karesine dikkatle bakın. Ön planda, askılı lacivert elbiseli bir genç kız. Savrulan mini eteğine aldırmadan barikatı oluşturan kaldırım taşlarına basarak ilerliyor. Bir elini kaldırmış, işaret ve orta parmağıyla evrensel barış işareti yapmakta. Ayakları neredeyse çıplak. Beyaz sandaletleriyle direnişin en ön safında koşuyor. Elbisesinin sol askısı kopmuş ya da yok, göğsü fırlayıp çıkacak. Yaptığından ve inancından öyle emin ki, az sonra başına gelmesi muhtemel gaz, toz ve tazyikli suya aldırmıyor. Yüz çizgileri sadece kendisini ele veriyor. İleri, ileri… “Savaşıyorum, çünkü ben barış istiyorum, barış için savaşmak gerekse bile!” Sanki direnişe önderlik ediyor.
Biraz daha uzaklaşıp bakın fotoğrafa. Sanki elinde bayrak, sokaklarında özgürlük hücumu veren modern çağın Flora Tristan’ı canlanıp Taksim’de vücuda dönüşmüş. Arkasında onu takip eden çağdaşları; aynı ruh, aynı duygu ve aynı bilinç, tutku, özgürlük arzusuyla yürüyorlar. Bir yanında kenar mahalleden kopup gelmiş özgürleşmenin ruhunu arayan gençler, diğer yanda kendisi gibi modern yaşamı temsil eden iyi halli orta sınıf aile çocukları. Ortak bir amaç, ortak bir mecra…
***
Bu fotoğrafı ilk görüşte aklıma düşen Eugene Dlacroix’nın “Halka Önderlik Eden Hürriyet” adıyla bilinen ünlü tablosu oldu. Delacroix bu tabloyu 1830 Paris ayaklanmasını sembolize etmek için yapıyor. Nitekim, 3 gün süren bu ayaklanma sonrası Fransa Kralı 10.Charles devriliyor ve taht el değiştiriyor.

ic1

Tabloda gördüklerimiz, sanki yukarıdaki Taksim Gezi Park direnişinde çekilen fotoğrafla canlanmış gibi. Ön planda yine bir kadın. Sökülmüş kaldırım taşları üzerine yığılıp kalmış ölü-yaralı yoldaşlarının cesetleri arasından çıkıp önderlik ediyor. Elbisesinin bir askısı düşmüş ve göğsü ortalıkta, ama aldırmıyor. Ayakları çıplak, ona da aldırmıyor. Elinde Fransa bayrağı, arkasında kendini takip eden baldırıçıplaklar ve burjuvalar. Sanki Bastil’in yüksek demir kapılarını aralayıp tutsaklara özgürlüğünü geri vermiş, sonra onları arkasına alıp mutlak kralın sarayına yürüyorlar. Sağında ergen yaşlarda bir çocuk, yoksulları temsil ediyor. Solunda ise elinde tüfekleriyle iktidardan hoşnutsuz burjuvaları temsil eden bir tüccar ve onu takip edenler. Uzakta, ufukta bir saray ya da hapishane; duvarları çökmüş, alevler içinde yanıyor.
***
Her iki fotoğrafı karşılaştırdığımızda ortaya çıkan benzerlikler o kadar fazla ki!
Ressamın tablosu, zamanın Fransa’sında önce saraya giriyor. Sarayda giderek yeni kralda yarattığı psikolojik rahatsızlık sonrası, Delacroix’e iade ediliyor ve son Napoleon döneminde sergiye çıkana kadar teyzesinde kalıyor. Bu tablo, 19.yy.da modern yaşama geçiş devrimlerini sembolize eden, evrensel nitelikli en önemli siyasal tablo olarak literatürdeki yerini çoktan aldı. Hala ayrıcalıklı yerini koruyor. Öyle ki, 1990’ların başında Fransız hükümeti para birimi Frank’ın üzerine “Halka Öndelik Eden Hürriyet” tablosunu basıyor.
***
Bir Not: Her devrim kendi sembollerini yaratır. Türkiye’de, Taksim Gezi Parkı direnişi ile ortaya çıkan mücadele ruhunun sembolleri kadınlar olmuştur. Bu bir rastlantı olabilir mi? Elbette değil. Kadın, kadınlık durumu, kadın emeği, kadının toplumsal yaşamdaki rolü ve konumu gibi başlıklar atında sıralanabilecek durum analizi bunun rastlantı olmadığını gösterecektir. Biz yalnızca bir vurgu yaparak geçelim.
***
Delacroix için 1830’larda iktidara başkaldırıyı sembolize eden kişiler, modeller, mekanlar ve araçlar resimde gördüğümüz gibiydi.
2020’lere yelken açmış Türkiye’de, yaklaşık 200 yıl sonra Delacroix’in tablosunda simgelenen devrimci direniş biçimi ve ruhundan ne eksik dersiniz? Delacroix’in kadını diğer elinde silah tutarken, ‘bizim kızımız’ dudakları arasına bir düdük sıkıştırmış. Delacroix ustaya saygısızlık olmayacaksa, gerçek siyasal masumiyet bu olsa gerek.
Benzerlik oldukça ürkütücü ve sanatsal değil mi?
Galiba Erdoğan bunca telaşlanmakta gereğinden fazla ‘haklı.’

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

hamdi   -  Bağlantı 27 Haziran 2013, 10:46

aralarındaki fark birisi özgürlüğü için kafaları dik yürürken diğeri daha attığı adımın nereye olduğunu göremeyecek kadar kafaları aşağıda 😉

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı