REKLAMI GEÇ

ERDOĞAN – HOLLANDE TENCERE DİBİN KARA!

14 Ocak 2013 Pazartesi

Fransa katliamı üzerine, Başbakan yine celallendi. Fransa Cumhurbaşkanı Hollande’a verip veriştiriyor. Belli ki kamuoyunda sürmekte olan İmralı görüşmelerine tepkinin gazını almak için hedef değiştirmeye çalışıyor.

Bu ne kadar mümkün, İmralı görüşmeleri konusunda kamuoyunun bir bölümünce sürdürülen tepkiler ne kadar haklı, katliam konusunda Türkiye gerçekten sessiz mi kalmalı gibi bir dizi soru sorulabilir ve sorulmalı.

Özellikle Kürt açılımı konusunda ağır aksak bile olsa devam eden umudun sürmesi açısından hem sorular, hem de verilecek muhtemel cevaplar; gerek iktidarın, gerekse kamuoyu ve muhalefetin samimiyetinin ölçüsü olacak. Aynı zamanda çözümün nasıl bir rota izleyeceğinin emarelerini taşıyacak olan o cevaplar hemen ve şimdi verilmek zorunda.

Fransa katliamının yarattığı gerilim kanımca çok doğal. Türkiye çok uzun yıllardan beri belki de ilk kez çözüm konusunda bu kadar somut adımlar atma cesareti göstermeye hazırlanıyor. Hazırlanıyor diyorum, henüz somutlaşmış bir adım ya da ilk sonuç yok ortada. Yalnızca medyanın didikleyerek bulguladığı ya da ikinci-üçüncü ağızlardan teyit ettirdiği bazı görüşmeler ve bu görüşmelerin kısmi içeriği var.

Oysa Kürt halkının yıllar boyu çektiği acıların karşılığı, bu rehavet ve haylazca umursamazlık olmamalıydı. Çoktan atılması gereken adımlar, hala tartışılıyor olmaktan çıkmalıydı. Başta anadil meselesi olmak üzere neredeyse her gün yinelenen talepler, siyaset arenasında sıkıştıkça puan toplamanın kancasına dönüşmemeliydi.

Hal böyleyken, Fransa’ya karşı iktidarın en başından başlayan tepkisel yaklaşımın tuhaflığı tam da burada ortaya çıkıyor. İktidar kendi samimiyetsizliğinin bir tür yansıması gibi duran Fransız tutumunu, bumerang gibi kendine yöneleceği endişesiyle ‘yavuz hırsız’ misali gözlerden saklamanın aracına dönüştürmeye çalışıyor. Doğrusu ‘Erdoğan’ın tepkisi acaba içgüdüsel midir’ diye düşünmeden edemiyor insan.
***
Başka bir açıdan, Fransa’nın Türkiye ile diplomatik ilişkileri Avrupa Birliği konusunda(eski Cumhurbaşkanı S arkozy dönemindeki sertlikte olmasa bile) inişli çıkışlı bir grafik izlemeye devam ediyor. Aslında Fransa’nın birkaç yıl önceki sert tutumu pek değişmemiş olsa da, diplomatik ilişkilerde kullanılan dilin yumuşamış olması, görüntüyü Türkiye açısından şimdilik kaydıyla toparlamış ve AKP iktidarına zaman kazandırmış görünüyor. Dolayısıyla Başbakan’ın böyle bir Fransız diplomasisini kabul etmesi, atıp tutmasındaki içeriğin ne kadar mesnetsiz, gerekçesiz olduğunu daha net gözler önüne seriyor. Eğer “teröristlerle görüşüyor ve onları destekliyorsanız, Türkiye’ye karşı bir komplo içindesiniz”, ya da “bizim içişlerimize burnunuzu sokuyorsunuz” türü bir yakınmaya uzanan sızlanmalarla Fransa’ya karşı çıkarsanız haklılık konumunuzu daha baştan yitirirsiniz. Daha o saat sorarlar adama; “siz Ortadoğu’nun yarısına dil uzatıyor, elinizi gölgenizi, tehditlerinizi eksik etmiyorsunuz. Gün geliyor iktidarların yıkılması için fetva veriyor, gün geliyor o iktidarlara karşı ayaklanan muhalefete kaynak sağlıyor ve tıpkı Kaddafi’de olduğu gibi iktidar değişikliklerinde önemli roller alıyorsunuz. Bu hakkı size kim veriyor?”
***
Halbuki Fransa konusunda yapılacak bir sorgulama asla Başbakan tarafından temsil edilen zihniyetin kalıplarına uymamakta. Çünkü Fransa çok haklı değil ve Erdoğan’ın çıkışı Hollande’u haklı konuma getirmek için ahlaki bir zorlamaya neden oluyor.
Hollande haklı değil çünkü ülkesinde dönen Türkiye (ya da başka bir ülke de olabilirdi) karşıtlığı, Kürt halkının yıllardır sürdürdüğü haklı ve acılı mücadelenin içtenlikle yanında olmak arzusundan kaynaklanmıyor. Eğer böyle olsaydı bunu tüm uluslararası platformlarda başka bir bağlama oturtup açıkça ilan ederlerdi. Oysa Aynı Fransa’nın son elli yıllık tarihi, özellikle 2.Dünya savaşı sonrası geliştirdiği askeri ve diplomatik strateji ile birlikte düşünüldüğünde Almanya, İtalya ya da İspanya gibi faşist diktatörlüklerin abidesi olmuş ülkelerden hiç farklı değil. Henüz 1.5 milyon insanın telef olduğu Cezayir savaşından başlayarak gerek Afrika, gerekse Asya’da izlediği emperyalist politikaların temel güdüsü bölgesel güç olmaya dönük stratejik hedeflerle eş güdüm içinde. Güçlü çıkarlar peşinde ve tavizsiz bir Fransa panoraması da diyebiliriz.
Fransa’nın Ortadoğu’da, 1920’ler sonrası yitirilmiş güç ilişkilerini yeniden tesis etme arzusu hiç son bulmadı. Yeri geldi İsrail, yeri geldi Filistin tarafında yer aldı. Lübnan’da onlarca yıl devam eden iç karışıklığa silah satarak nemalandı. Irak’ın işgaline asker gücü vererek katkı sağladı. Bir yandan İran’a yaptırımları ekonomik çıkarları için ihlal etmeye devam ederken, diğer yandan koyu bir ikiyüzlülükle bu yaptırımların Avrupa arenasındaki en güçlü savunucusu oldu. 1970-80’lerin pek çok özgürlük savaşçısı Fransa hapishanelerinde çile çekmeyi hala sürdürüyor. Aynı Fransa bu kez de Kürt halkının haklı savaşına uzanan bir profille çıkıyor karşımızda. Bu kez, haklı bir halk başkaldırısının sözde destekçisi rolünde.
***
Biri Erdoğan’a bunları anlatmalı. Onca para döktüğü danışmanları ne işe yarıyor ki! O danışmanlar ordusu karşısına çıkıp şöyle demeli: “Siz önce elinizi temizleyin Başbakan. Önce, yıllardır vadettiğiniz Kürt açılımını hızlandırıp dosyayı tamamlayın. Bu İmralı ile görüşerek mi olur, ya da beraberinde ek tedbirlerle mi sağlanır, yoksa daha etkili ve doğrudan halkı temsil eden siyasi aktörlerle mi gerçekleşir, neyi muhatap alırsanız alın ama somut ve elle tutulur bir sonuç elde edin. Yoksa Hollande’dan farklı bir görüntünüz yokken, bu gidişle daha kötü bir kopyaya dönüşmeniz işten bile sayılmaz. Artık bu ülkenin gencecik ölüleri üzerine basarak o yükseklikte daha fazla tutunmanız ise hiç mümkün değil!”

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

Taşar Yok   -  Bağlantı 28 Ocak 2013, 23:22

sen ne diyon yaşar senin pazarda ne satılıyo?

demir   -  Bağlantı 14 Ocak 2013, 20:54

Sözde kürtçe için sözde anadil için yazdığınız yazı kadar, yozlaşan ve kirlenen türkçe için yazmadınız.neresinden başlamalı neresinden tutsam dökülüyor..Şu yazıdaki içerik, üslup,…Allah aşkına Ahmet,Mehmet Altan,Cengiz Çandar kopyasından geçilmiyor.Ulusal kanalda bunları görmekten gına geldi.Yerel gazetede bari nefes alalım diyoruz,lütfen biraz insaf.(bu iletiyi de sileceğinizden eminim ama bunu sizin okumanız bile yeterli.sisteme yaranacam diye uğraşmayın.acık kendiniz olun!!!)

ahmet şevki gördes   -  Bağlantı 14 Ocak 2013, 18:08

fransa’da kendi kamuoyundaki gazı almak için mali’de bombalamaya geçmiş. yıkılmayacağını tam kestirebilse bizde çoktan güney sınırımızı aşmıştır. makalenin başlığı gibi iki liderde aynı yönde

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı