REKLAMI GEÇ

HANİ 3-5 ÇAPULCUYDU?

3 Ağustos 2013 Cumartesi

Gezi parkı protestolarının hükümet üzerindeki etkisi devam ediyor.

Bu etki üzerine geçen haftalarda bu köşede vurguladığımız tespitlerden biri, Başbakan ve hükümet çevresinde Gezi direnişi eylemlerine ilişkin hazımsızlığın giderek travmaya dönüştüğüydü.
Şimdilerde ise Başbakan ve danışmanları başta olmak üzere, Gezi parkı ve sonrası protestolarına istisnasız her gün devam eden o travmatik saldırganlıkları giderek boyut değiştiriyor.
***
Son demeç Mehmet Ali Şahin’den geldi. Hani şu her dönemin, bir yolunu bulup hükümet düzeyinde koltuk kapma konusunda profesyonel ötesi yetenekler sergileyen şimdiki genel başkan yardımcısı Mehmet Ali Şahin. Bir dönem TBMM Hukuk Komisyonu üyesi, bir dönem Adalet Bakanı ve TBMM Başkanı olarak hükümetin her döneminde yer alan, mesleği ise avukatlık olan şahsiyet.
Meğer o gerçekten bir şahinmiş. Bu günlerde Gezi Parkı direnişçileri ile ilgili medyada yer alan tüyler ürpertici demecini okuyunca başka bir kanaat oluşmuyor. Onun Adaletle, Hukukla ilgisini düşününce insanın tüyleri sadece ürpermekle kalmıyor, diken diken oluyor.
***
Beyefendi buyurmuş, “Eylemcilerin Hükümeti devirmeyi amaçladıklarını düşünüyorum.” Ardından bu protestoların TCK 312. Madde çerçevesinde değerlendirilerek, protestocuların müebbet hapis cezasına çarptırılmaları gerektiğini söylemiş.
Bu fütursuz demecin devamında işi o noktaya vardırmış ki, neredeyse bir zamanlar Faşist Mussolini Ceza yasasından devşirme 141-142.maddeleri mumla aratacak bir açıklama yapmış. “İzlenimim” diyor Şahin, “bu eylemlerin Hükümeti düşürmeyi amaçlayan eylemlere dönüştüğü yönünde. Çünkü İstanbul ’da Dolmabahçe’yi işgal etme, Başbakanlık Konutu’nu işgal etme, Sayın Başbakan’ın konutunu bile işgal etme şeklinde eylemcilerin bir takım hedefleri zorlamış olmaları, hatta sabahlara kadar zorlamış olmaları, bu amaca yönelik tavırlardır diye değerlendiriyorum. Bu eylemleri başlatıp yönlendirenlerin Hükümeti devirmeyi ve görevden uzaklaştırmayı amaçladıklarını düşünüyorum. Ancak, devletin güvenlik güçleri ve Hükümetin basiretli davranışı bu heves içinde olanların amacına ulaşmasını engellemiştir. Bundan sonra bu tür eylemlere tevessül edilebileceğini de düşünmüyorum.”
***
Haber medyada Flaş! Flaş! yer alırken, aynı saatlerde Gezi protestolarında polisin hedef gözeterek başından yaraladığı söylenen 14 yaşındaki Berkin Elvan için Taksim’de yapılan basın açıklaması, polisin gaz ve tazyikli sularına hedef oluyordu.
Böylesine ölçüsüz, sorumsuz, nereye uzandığını düşünmeden verdiği demecinde, giderek 312.maddeyi daha işlevli ve her protesto eylemine ‘hukuki’ çerçeve olarak düşündüğü çok açık. Anlaşılan hükümet bu ‘çareyi’ bundan sonra daha fazla ve her alanda kullanmaktan çekinmeyecek.
İnsanın sorası geliyor, “Bunlar hani 3-5 çapulcuydu?” Bu 3-5 marjinal mi koskoca, sapasağlam ayakta ve hala bildiğini okumaktan vazgeçmeyen güçlü hükümeti yıkacak?
***
Oysa TCK’na 1930’lu yıllarda girip 1990’lı yılların başına kadar kaldırılmayan 141 ve 142.maddelerin cezai yaptırımı bile bu kadar insafsız değildi ve bu tür yorumlanmazdı. Hukuk kökenli birisi olarak bunu en iyi Mehmet Ali Şahin’in bilmesi gerekir.
***
Mehmet Ali Şahin’in AKP’nin liberal kanadından olduğunu düşünenlerin, bu demeç sonrası saçlarında birkaç tel beyazlamış olmalı. Halbuki Şahin, şimdiki iktidar ortaklarıyla her dönem aynı kaptan su içen birisi. Erbakan’ın Refah ve Fazilet partilerinde yer alıp, AKP’nin kurucu kadrosu içinde sivrildi. 1995 yılından bu yana her dönem milletvekili olarak meclise seçildi, kurulan hükümetlerde kendine mutlaka bir koltuk buldu. Eğer “Liberalizm” kavramının gerek iktisatçılar, gerekse siyaset alanına da tanı koyan sosyal bilimciler tarafından tanımı değişmediyse, liberal siyasetçiler sıralamasında Şahin için neredeyse son sıralarda bile yer bulmak mümkün olmamalı.
***
Baştaki saptamaya geri dönmek gerekirse, hükümetin Gezi protestoları ve sonrasında hala devam eden direniş etkinlikleri konusunda bakış açısı ve yaptırım talebi giderek boyut değiştiriyor. Her dönem ölenler üzerinden ağlak politika yapma prensibiyle kitleleri etkilemekten haz duyan hükümet üyeleri, söz konusu olan Gezi direnişi kayıpları olduğunda acımasızlığı neredeyse kıyama dönüştürecek düşünce ve ruh halinin emarelerini yansıtıyorlar. Cezai yaptırımlar konusunda kamuoyunun gözleri önünde yargıyı yönlendirmekten ve etkilemekten çekinmiyorlar.
Oldukça tehlikeli, geleceği karanlık kılan bu tutumun ne yazık ki düzeleceği ya da yumuşayacağına dair ufukta hiçbir belirtiye rastlanmıyor. Gün gün karamsarlıklar çoğalıyor, insanların umutsuzluğu ve çaresizliği olağandışı boyutlara tırmanıyor.
***
Neyse ki, Mehmet Ali Şahin gibileri faal hukukçu değiller. Maazallah, ya bir de savcı veya hakim olarak mahkemelerde görev yapıyor olsaydı?

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı