REKLAMI GEÇ

“HÜRRİYET” SATILMIŞ, NE GAM!

4 Şubat 2015 Çarşamba

Hürriyet okulu isim hakkının Valilik’çe ‘satılmış’ olması üzerine tepkiler henüz oluşmaya başladı.
İlk açıklama CHP’den geldi, ardından bir-iki medya yazarının sitem, itiraz ve karşı çıkış sesleri derecelerle yükseldi.

En heyecanlı yazıyı Sadık Emre Çaputçu yazdı. Bu sütunlarda yayınlanan yazısını bitirirken vurgulama gereği hissettiği “meselenin en ufak siyasi bir tarafı yok” açıklamasına şerh koyarak yazının tümünün içtenlikle ve acı duyarak yazıldığı kanaatindeyim.

***

Aslında bu satış ne ilk, ne de son olacak. Yine Çaputçu’nun ironi ile önerdiği gibi Gazi okulunun da yakında isim hakkıyla beraber devrildiğini görürsek şaşmayalım. Çünkü gidişatın müsebbipleri için en tercih edilir olacak yegane satış o isim hakkı olabilir.

***

Çekici bazı kamusal isim haklarını satın almak bu kentte ne ilk ne de son olacak dedik.

Yıllar önce Kent ve Sanat Dergisi’nin aktif olarak yayın hayatını sürdürdüğü dönemde yaşadığım bir olay, konunun ne kadar pervasız ve ölçüsüzlük düzeyinde örnekler içerdiğini göstermişti. Henüz o günlerde işin çivisinin çoktan çıktığı belliydi ve önü alınamaz bir alışkanlık emareleri taşıyordu.

Benzer bir konuyu derginin editör sütunlarında dile getirmiş ve akla ziyan bu isim değiştirmelerdeki mantıksızlığa dikkat çekmiştim.Derginin dağıtıma girdiği günlerde çalıştığım gazetenin yayın yönetmeni, sahipleri ve dergiye sahiplik yapan Makina Mühendisleri Odası telefonlarla tacize uğradı. İş dönüp dolaşıp bana geldiğinde tehdit boyutlarına ulaştı. Yapabilecekleri hiçbir şey olmadığını, beni tehdit ederek düşüncelerimi değiştiremeyeceklerini söylediğimde anlı şanlı holding adına arayan şahıs küfürlerle telefonu yüzüme kapatmıştı. Denizli adını özgün halk kültürüyle ulusal boyutta duyurmuş, türküleri, manileri dilden dile dolaşan ünlü halk müziği sanatçısının adının verildiği okuldu söz konusu olan. Bu isim değişikliğinin üzerinden on beş yıla yakın zaman geçti. Sonrasında ne oldu? Hiçbir şey! Kimse sesini çıkarmadı, hiçbir kalem erbabı tek bir satır bile yazmadı.

***

Hürriyet’in ‘satılması’ esprisini daha da anlamlı kılacak başka bir anı-bilgiye yer vermeden geçmek istemiyorum.

Şehrin yerlisi olan çoğu insanın adına aşina olduğunu sandığım Hacı Ahmet Baki Yağcı’dan söz edeceğim. Hani şu ünlü Denizli Evi’nin ilk sahibi. Hacı Baki Yağcı Denizli’nin ilk modern burjuva tüccarlarından.

Serüveni 1800’lü yılların sonlarında başlıyor. Sağlığında çokça hayır işleri yaptığı bilinen Baki Yağcı’nın yaşı seksenlere dayanmış olan kızları ile birkaç yıl önce röportaj yaptım. Beni Saltak Caddesi üzerindeki geniş apartman katında misafir ettiler. O röportajda sözünü ettikleri bir hayır işine ilişkin ayrıntıyı unutmuyorum. İsmini unuttuğum en büyük kızı babasını anlatırken, “Hürriyet Okulu’nun arkasında bir cami vardır. O cami yıkılmak üzereydi. Babam yeniden inşa ederek ibadete açılmasını sağladı. O zamanın yöneticileri adını camiye vermek istediklerinde, buna şiddetle karşı çıkmıştı. Şimdi o caminin kapısı üzerindeki küçük bir levhada bakım işini babamın yaptırdığı yazılıdır. Fazlasına izin vermemişti rahmetli babam”demişti.

Bu örnek günümüz ‘hayırsever’lerine kapak olsun demeye gerek var mı?

***

Şimdilerde bu tür oldu-bittilere itiraz seslerinin yükseliyor olması sevindirici. Çaputçu’nun yazısını o nedenle önemsedim. Ayrıca son yıllarda Denizli Lisesi, Endüstri Meslek Lisesi ve Kız Meslek Lisesi yıkımına karşı gösterilen tepki ve itirazlar giderek kültürel bir bilincin oluşmasında önemli aşamalar kaydetti.

İnsan hayıflanmadan edemiyor, keşke bir ara Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Başkanlığı yapan zatın belediye başkanlığı döneminde Ulu Cami bir gece yarısı darbesine maruz kalmadan önce bunlar olabilseydi!

***

‘İşin politik yanı yok’ meselesindeki şerhime gelince:
Yaşanan onca talan ve kültür kıyımının bir rastlantı olmadığını düşünüyorum. Yık yap mantığı hiç bu kadar geçer akçe olmamıştı. Bu yöntem yalnızca mimariye özgü değil. Asıl olarak toplumsal kültüre ilişkin yaşanan yok etme dürtüsü önemli. Yoksa ‘Yeni Türkiye’ çığırmalarının arka planını çözemezsiniz.

***

Yeni bir toplumsal değişim üzerinden kendi formatınızı egemen kılmak istiyorsanız, burada özgürlük, hürriyet, bağımsızlık kavramlarının anlam verdiği her şeyi satabilirsiniz. Dahası Gazi Okulu’nun isim hakkını satıp onu tarihten silme gayretinizde yeni bir aşama kaydetmiş olursunuz.

***

Hürriyet satılmış ne gam. Ya bir de içimizdeki hürriyeti yok etmeyi başarırlarsa?

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

sadettin   -  Bağlantı 7 Şubat 2015, 23:13

cumhuriyet dönemi eserlerini bir bir yok ederek kendi dönemlerini ön plana çıkarma gayretinden başka birşey değil.YAŞATARAK YENİ ESERLER ORTAYA KOYMAK bu şehri ve kendilerini daha saygın kılar.

eren20   -  Bağlantı 5 Şubat 2015, 14:22

Para uğruna yapılan bu uygulamayı şiddetle kınıyorum.duyarsız Denizli kamuoyuna da tepki göstermeye davet ediyorum.Tepkisiz ve duyarsız bir topluma herşey yutturulur.Yöneticiler de bunu iyi kullanıyor.

denizlili   -  Bağlantı 5 Şubat 2015, 09:59

şahıslar zaten ödeyecekleri vergiyle şov yapıyorlar, bağış yapıyoruz diye. bağış yapmasada maliyeye ödemeyecekmi zaten o parayı niye şov yaptırılıyor anlamıyorum…

mehmet ali SAHİN   -  Bağlantı 5 Şubat 2015, 08:19

bukadar parası çoksa isim alacağına yeni bir okul yapsın hala denizlide birçok okul ikili eğitim yapıyor öyle isim vermeyle almayla olmaz hayır yapacaksa tam yapsınlar saten yaptıkları hayırları vergiden düşüyorlar

Volkan   -  Bağlantı 4 Şubat 2015, 18:53

‘Kent Hafızası’ denen bir şey vardır.Bir şehirde insanların her gün önünden geçtiği,birisine yer tarif ederken referans noktası olarak aldığı yerleri bir şekilde değiştirirseniz bu şehrin insanları şehrine git gide yabancılaşır…

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı