REKLAMI GEÇ

İki genç basın emekçisinin ardından

29 Ekim 2015 Perşembe

UCUZ ÖLÜM RAPSODİSİ!
Yeni ölümlerle süslenmiş bir seçim dönemi daha geride kalıyorken, geçen hafta sonu seçime bu kez basından iki kurban verdi Denizli.

İki genç insan, iki basın emekçisi.

Haberlere konu olduğu kadarıyla bir siyasi partinin milletvekili adayının peşinde, onu izlemek için feda edilmiş bir hayat oldu onlarınki. Böyle olmasını şüphesiz hiç birisi, hiç kimse istememişti. Beklememişlerdi de.

Ama öyle olmadı. Ölümün zamansız çalan alarm zilleri onları erkenden alıp götürdü.

***
Ölüm üzerine spekülasyon, hatta provakasyon, dahası komplo tezgahı üretmek kamuoyumuz için gelenekseldir.

Üzerine atlanır böyle gizemli vurguların.

Son birkaç gündür sessiz kaldık Denizli’nin son seçime kurban giden basın emekçileri için.

Sebebimiz gayet açık. Acıya kor atmamak. Spekülasyona, karalamaya çok uygun bir mevcudiyete prim vermemek.

***
Ama sorularımız yok mu? Var.

Merakımızı cezbeden ve bilmeyi istediğimiz şeyler var mı, elbette var.

Dahası, taşeron sözleşmesi ile çalışıyorken yitirdiğimiz genç arkadaşlarımızın cenazelerini, üzerindeki Başbakan Davutoğlu fotoğrafının yanına kocaman puntolarla yazılmış “Taşeron İşçiye Devlet Kadrosu” diyen duvar panosunun önünden şaka yapar gibi uğurlamış olmaya keskin biçimde itirazım var.

Ve dahası var!

Seçim için kurbanlar veriyorken,

Ankara’da bir diktatör, İstanbul’da basının çanına ot tıkıyorken sessizliği sükut sayanlara,

Her yanından kanayan basın hadisesine penguen mantığıyla yaklaşanlara itirazım var.

Her şeyi “takdir-i ilahi”nin tezahürü gibi görenlere itirazım var.

Sus pus olmayı muteber sayan, sadece işini-gücünü, gelir-giderini hesaplamanın ötesinde duyarlıkları kalmayan “basın camiası ve cemiyeti’ne güçlü bir itirazım var.

Sorulacak en basit soruları sormak konusunda 12 yıl birlikte dirsek çürüttüğü masaları paylaşanların sorulması gereken soruları neden sormadığı merakımı gidermeye şiddetle ihtiyaç var.

Ama şimdi sırası değil. Çok değil, birkaç gün sonra bu soruları, itirazları ve talepleri yine bu sütunlardan dile getiririz. Şu kanlı seçim haftası bir geçsin hele.

***

Ölümün süsleme sanatında bir figür olacağını düşünebilir miydiniz?

Oldu.

Bu kez iktidar seçim sonuçlarını güvenceye almayı böyle bir süslemeyle elde etmenin peşine düştü.

Önce tek tek, sonra ikişer-üçer, onar-yirmişer ve yüz, yüzer…

Önce suikastler, sonra toplu yok etmelere dönüşen jenosid dönemi, ardından devletin bütün güçleriyle topyekun saldırı harekatı. Şimdi de kapısı aralanmış ölümlerin üzerinden elde edilmesi muhtemel siyasi fayda için tüm duyarlıkların sonuna kadar sömürülmesi.

Katlanılmaz bir günlük tutmak gibi yaşanan bunca şey.

Yaşadığımız her şeye git gide uzaklaşan duyarlıklarımızı acı çekerek izlemek gibi…

Namuslu insan olmanın bedelini bu acıyla ödemek gibi!

***
İnsan sormadan edemiyor,

Bu seçim sonuçları, bunca insanın kanına, canına değer mi?

Sahi bedeli demokrasi, adalet, özgürlük ve barış içinde bir Türkiye olacak mı?

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

nuri kaplan   -  Bağlantı 29 Ekim 2015, 16:50

Gazete çalışanları arkadaşları için gözyaşı dökerken cemiyet başkanı Ankara’ya gezmeye gitmiş ve saraya davet edilmeyi büyük bir olaymış gibi gazetesine taşımışsa söylenecek söz yok.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı