REKLAMI GEÇ

“İŞTEN ATILDI ÖDÜL ALDI!”

24 Temmuz 2013 Çarşamba

Haberin üzerinden henüz bir buçuk yıl kadar zaman geçti.
Yerel bir TV ve gazetenin çalışanı olarak yaptığı programlar ve yazdığı yazılar nedeniyle işine gerekçesiz (İş Yasası 17.madde) son verilen basın mensubunu manşetine taşıyan, yine aynı ilin başka bir yerel yayın organıydı.
Haberi daha ilk günden tüm haberciler duymuştu ama buna cesaret edip yazan çıkmamıştı.
Sonraki ay telefon eden gazeteci dostu “seni haber yapıyorum” dediğinde nerdeyse tepkisiz, “sen bilirsin” deyip geçmişti. Sonradan haberi de gazeteyi de hala görmedi.
O gazeteci bir yılı aşkın süre işsiz kaldı.
Bu zaman zarfında hiçbir medya sahibi çıkıp, “çalışır mısın” diye sormadı.
Çok sonraları hiç tanışmadığı bir gazeteci çıkıp “seninle birlikte çalışmak istiyorum” diyene kadar.
***
Dönelim, işten atılma olayının arka planında ne vardı?
İyi programlar yaptığı söylenirdi.
İyi yazılar yazdığı da konuşulurdu.
Yazdığı yazıları ve yaptığı programları seçer, planlar ve kamu yararı boyutunu ön plana alarak kotarırdı.
Bazen uzun, açıklamalı sorular sorar, uzun boylu açıklamalarla yazılarını kaleme alırdı.
Çoğu dostu “bu yazıları okuyacak entelektüel kapasite günlük gazete okurunda bulunmaz” der, ama o, “olsun, yazmak tarihe not düşmektir, sıkıcı olabilir ama yazılması gerekiyorsa okur sayısının hesabı yapılmaz” diye düşünürdü.
İşten atıldığının ertesi ayında, TV için hazırladığı 14 bölümlük uzun belgesel dizisi BYGEM(Başbakanlık Basın Yayın Enformasyon Müdürlüğü) tarafından o yılın Belgesel ödülüne layık görüldü.
İşine son verilmeden önceki haftalarda birkaç uyarı almasına karşın, yazdıklarını savundu ve kalemini geri çekmedi. Bildiğini okumaya ve yazmaya devam etti.
Son olarak üç yazı yazdı: “Şikeli Zamanlar”, “Fahri İşler”, “Ölü Fakülteler Mezarlığı.” Yazılarda ele alınıp eleştirilen ve soru sorulan merci, o ilin üniversitesi ve çoğu zaman da rektörüydü. Şimdilerde yayıla yayıla yaptığı çanak program muhabbetlerinden hatırlayacaksınız. Son yazı bardağı taşırmış olmalı, hafta sonu geçip ilk mesai günü başladığında gazeteci ‘merkeze’ çağrıldı. “Artık sizinle çalışmak istemiyoruz” dediler. Neden diye sormadı. Hatta “nedenini sormayacak mısın” dediler, “hayır” deyip ayrıldı.
***
Zat-ı alileri, kendisinin bir sözcüğünü bile karalamadığını düşündüğüm basın bayramı için yayınladığı bildiri metninde döktürmüş, “Basın mensupları (…) ülkenin ve yaşadıkları şehrin nabzını tutarak, topluma yön veren ve her türlü sıkıntıya rağmen habere kolay ulaşmamızı sağlayan fedakar insanlardır. ……….. Üniversitesi olarak her zaman ve her yerde büyük bir özveri, toplumsal duyarlılık ve etik değerlere bağlılıkla görevlerini yerine getiren tüm basın çalışanlarının bayramını kutluyoruz” demiş.
Hadi canım sende!
NOT: Noktalama işaretlerine takılmayın, mağdur gazeteciyi de, Üniversiteyi de rektörünü de zaten tanıyorsunuz. Tanımıyorsanız işte size birkaç puanlık soru.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı