REKLAMI GEÇ

KIRMIZISU RANT KULÜBELERİ

19 Mart 2019 Salı

Pamukkale Belediye Başkanı Hüseyin Gürlesin’in son yıl içindeki doğa tahribatı vukuatlarına yenisi ekleniyor. Belediye Başkanlığı görevinin tamamlanmasına günler kala doğal SİT alanı olan Karahayıt Kırmızısu bölgesine, koruma kararına rağmen yaptırdığı hediyelik eşya satış kulübeleri, “Gürlesin’in rant kulübeleri” olarak Pamukkale turizminde literatüre girmeye aday görünüyor.

***
Pamukkale ilçesinin gözde turizm yerleşmelerinden, Özel Çevre Koruma Bölgesi (ÖÇK) içinde kalan ve oteller diyarı olarak uluslararası turizm kuruluşlarının kaydına giren Karahayıt Kırmızısu bölgesi, Gürlesin’in “12 kulübe”si ile 2019 yaz ayları için turizm ‘hamlesine’ hazırlanıyor dersek yerinde bir tarif yapmış olacağımızı sanıyorum.

Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü sorumluluğunda olan bölgenin koruma altında olmasına rağmen, Belediye tarafından inşa edilmekte olan kulübelerin yasal olmayan biçimde alana kondurulmasına engel olunamayışı ayrı bir muamma.

Oysa bu alan yaklaşık 30 yıl öce, 09.05.1990 tarih ve 1304 sayı ile İzmir II Nolu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından “II. Derece Doğal Sit Alanı” olarak karara bağlanmış. 6656 Hektarlık bölge o yıl 383 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Bakanlar Kurulu tarafından Özel Çevre Koruma Bölgesi ilan edilmiş. Bakanlar Kurulu kararı 21.11.1990 tarih ve 20702 numaralı Resmi Gazetede yayımlanmış.

Tüm bunlara ek olarak Kırmızısu olarak bilinen ve “Gürlesi’in Kulübeleri”ne ev sahipliği yapmaya hazırlanan bölge 178 sayılı ilke kararı ile koruma altına alınmış. Kapsamında şöyle bir kayıt var: “Doğal yapının korunması ve geliştirilmesi yanında kamu yararı göz önüne alınarak kullanıma açılabilecek alanlardır.” Bu soyut açıklama Gürlesin’i kurtarır mı (ya da Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünün vurdumduymazlığını hafifletir mi?)

Doğal Sit kararını alan kurul, konunun kamu yararını ön koşul olarak ileri sürmüş. Yani rant amaçlı kullanıma açmanın önünü kapatmış. Buna rağmen ya cahil cesareti, ya gözü dönmüş doğa düşmanlığı veyahut ‘benden sonrası tufan’ anlayışı Gürlesin’e rehberlik eden amentü olmalı; hiçbir kurumu, yasayı, kararı umursamadan bildiğini okumaya devam ediyor.

***
Kırmızısu bölgesi üzerindeki kara bulutların toplanmaya başlaması yeni değil. Henüz bir yıl önce Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü bünyesindeki “Tabiat Varlıklarını Koruma Komisyonu” tarafından alınan ve Bakanlık tarafından onaylanan kararla, kırmızı suyun kaynağı olarak bilinen ve resmi kayıtlardaki adıyla “Karahayıt Kırmızı Su Termal Havuzu Alanı”, I. Derece doğal sit alanı olmaktan çıkarıldı. Karar Bakanlık sitesinden “Denizli ili, Pamukkale ilçesi, Karahayıt Kırmızı Su Termal Havuzu Doğal Sit Alanına ait sit statüsünün iptali işlemi Bakanlık Makamının 29.11.2017 tarihli ve 14422 sayılı Olur’u ile tescil edilmiştir” ilanıyla duyuruldu. Oysa burası da tıpkı şimdi “Gürlesin kulübeleri”yle süslenen Kırmızısu gibi ÖÇK bölgesi içinde yer almakta ve hem kültür varlığı, hem de tabiat varlığı olarak koruma altında bulunmaktaydı. Şimdi sadece kültür varlığı olarak tescili kaldı. Üzerindeki Roma dönemi hamamından kalma kemerli yapı kalıntıları olmasa, şimdiye kadar orası da çoktan satılmış ya da üzerine bir yapı kondurulmuş olacaktı.

***
“Gürlesin Kulübeleri”nin bulunduğu alan için de, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü Tabiat Varlıklarını Koruma Komisyonunun doğal sit alanı olmaktan çıkarılması kararı var. Ancak bu karar henüz Bakanlık nezdinde görüşülmüş ve onaylanmış değil. Yapılan işin meşruiyeti yok. İl Müdürlüğü bünyesindeki komisyon kararı korumayı kaldırmıyor. Bakanlıktan kaldırılmasını istiyor sadece. Yani kesinleşmiş ve sonuçlanmış bir süreç yok ortada henüz. O nedenle bölge halen koruma altında ve bize göre koruma altında kalmaya devam etmeli.

***
Haftasonu ve bugün Karahayıt’a iki kez gittim. Sadece durumu yerinde gözlemek ve ne olup bittiğini tam olarak anlamak amacıyla yaptığım gezilerin fotoğraflarını görüyorsunuz. Kamu adına, bir belediye tarafından yapılan kulübeler henüz inşa halindeyken birilerine kiralanmış bile. Kaça kiralanmış olabilir kesin bilgi yok elimizde. Ancak çevreden edindiğimiz kesin olmayan bilgiye dayanarak söyleyelim, kulübe başına 50-60 bin lira yıllık kira istendiği söyleniyor.

Peki buraları koruma kararına rağmen yaptınız onu anladık, hiç olmazsa ihaleyle eşitlik sağlamaya çalışsaydınız bari. Bu kadarcık bile yasal bir konum yaratmaya gereksinim duymayışınız nasıl açıklanmalı acaba?

***
Bir de şöyle bakalım: Türkiye’nin nüfusu en kalabalık birkaç merkez ilçesinden birisi Pamukkale. 2019 yıllık bütçesi yaklaşık üç yüz milyon. Belediye Başkanı Hüseyin Gürlesin çay içme fantezisi uğruna seyirtepesini hallaç pamuğu gibi karıştırıp yüz küsur milyonu çöpe atacak güce sahip. Yani kulübe parasına muhtaç değil. O kulübelerin toplamından gelecek varsayalım bir milyon liralık yıllık kira geliri, yıllık tanıtım ve pankart bütçesi bile değil.

Hal böyleyken, yapılanı neye yormak gerek?

***
Hüseyin Gürlesin giderayak Roma’ya ateş düşüren Neron gibi. “Bana yaramayan başkasına hiç yar olmasın” türü duygusal tepkiyle son günlerini tamamlıyor. “Seyirtepesi olmadı şelale verelim”, “o da olmadı fıskiye ile idare edin”, “kırmızısuya kulübeler kondurup satın…” bunlar tanık olduklarımız içinde ilk aklımıza düşenler.

Seçim arifesine giriyoruz. Pamukkale’ye başkan olmak için kıyasıya yarışan iki aday var. Birisi CHP adayı Ahmet Divarcı diğeri AKP adayı Avni Örki.

Kendilerinden Gürlesin’in giderayak yaptığı münasebetsiz işler konusunda tek cümle duymadık şimdiye kadar. Ne karşı açıklama yapan var ne de sahip çıkan. Sanki iki ucu b.klu değnek gibi. Neresinden tutsalar elleri batacak gibi davranıyor her iki aday da.

Oysa çıkıp yapılan usulsüz, hukuksuz ve doğanın harabiyetine sebep olan uygulamalar konusunda açık görüş sergilemelerini beklemek her yurttaşın hakkı. En çok da ilçe sınırlarında ikamet eden benim gibi yurttaşların hakkı.

Evet, var mı açıklama yapan açık sözlü bir aday!

***
Sadede gelelim.

Durum ilginç bir gelişme olarak seyrediyor. Böyle durumlarda yeniden seçilmeyecek olan aday aslında kolunu kıpırdatmaz. Bunun birkaç nedeni vardır. İlki, kendini korumaya almış olmasındandır. İkinci olarak gelecek olanı yükümlülük altında bırakacak kötü bir mirastan sakınma gibi ahlaki bir davranıştır. Üçüncüsü bütçeyi korumaktır, çünkü o bütçe kendisinden sonra koltuğa oturacak olanın kamusal sorumluluğudur asıl olarak. Ve başka sebepler sıralanabilir.

Ama Hüseyin Gürlesin tam tersini yapmak için adeta özel çaba sarf ediyor.

Noktadan önce;

Denizli Çevre ve Şehircilik İl Müdürü, Denizli’de göreve geldiğinden beri yaşanan çevre felaketleri ortalamanın üstünde seyrediyor. Sorumsuz kamu yönetici ve bürokratlarının her isteğine adeta reveransla geçit veriyor. Zeytin Yaylası, Seyir Tepesi, Gürlesin fıskiye-şelalesi, Karahayıt koruma alanlarının korumadan çıkartılması, Çürüksu’da hayvan ölülerinin nehir boyunca gezmeye başlamış olması, Honaz Tüneli’nin açıkça yasal müktesebat dışında kazılmasına göz yumulması… dedik ya, bunlar ilk aklımıza gelenler… Daha jeotermal konusunda yarattığı önüne geçilmez tahribat var, bu konuda açıkça kendi kafasına göre (yasal olmayan biçimde) ÇED toplantısı girişimleri var, İmar affı uygulamasında üç maymunu oynamak var, var oğlu var.

Ama Çevre ve Şehircilik İl Müdürü turp gibi yerinde.

Olan bitenler Vali’nin mi gözünden kaçıyor, yoksa referanslar mı sağlam.
Doğrusu anlamadım gitti!

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

Kemal   -  Bağlantı 22 Mart 2019, 13:17

Eski düzensizlikten bin kat İyi. eski düzensiz hali doğayı tahrip ediyordu. turist götürmeye utanır haldeydik. ahşap ve doğaya uygun usulle yapılmış barakalar gayet iyi olmuş. bu halini daha geçen hafta gördüm

orcun alptekin   -  Bağlantı 19 Mart 2019, 10:14

Bir sanayi isletmesi kurulacagi zaman yaklsik 10 kusur kurumdan (anitlar kurulu bile dahil) izin alinmasi gerekirken, asil aksiyon almasi gereken zaman da gerekli kurumlar yok? Neden? Ne uretim, ne turizm…vizyon ancak ranta yetiyor

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı