REKLAMI GEÇ

ÖLMEYE YATAN NEHİR MENDERES

4 Aralık 2012 Salı

Kaç yıldan bu yana devam eden “Menderes’i Kurtarmak” araştırmalarının son bölümlerinden birini izledim geçen hafta.

“Yaşayan Nehirler, Yaşayan Ege” başlıklı bir proje sonuçlarını tanıtmak, hazırlanan kitap ve sunumları izleyip gözlemek üzere davet edildiğim toplantı sonrası izlenimleri bunlar. Ünlü bir kongre otelinde yapılan 5 saatlik bir toplantının akıl tutanakları.

Toplantıyı gerçekleştiren dernek ve vakıflar ilk cümlelerimden alınmazlar umarım. Bizi anlayışla karşılasınlar. Ne de olsa Menderes en çok da bizim; ve göstermelik kurtarma ‘operasyonu’ toplantılarının neredeyse her yıl tekrarlanan manzumelerinden artık sıtkımız sıyrılmak üzere.

NysalıStrabon’unMaiandros’u

Şimdilerin ‘yitik’ nehri Maiandros(Menderes) üzerine bir yazının yeri gelmişken, Anadolulu Strabon’uanmadan yazıyınoktalamak, tarihin o büyük vakanüvisine hem haksızlık, hem bilgi eksikliği olur diye düşünenlerdenim.

“(Marsyas ırmağı)” der Strabon, “(Apameia) kentinin… civarında dolaştıktan sonra şiddetli ve aceleci bir akımla Maiandros’a karışır. Maiandros, Orgas adında bir ırmakla daha birleştikten sonra düz bir ülkeden yumuşak ve ağır bir akıntıyla geçer ve ileride genişleyerek Phrygia içerisinden bir süre aktıktan sonra Maiandros Ovası dene yerde Karia’yla Lidia arasındaki sınrı meydana getirir. Buradaki akıntısı o kadar kıvrımlıdır ki, bu derece kıvrımlı olan her şeye Maiandros’lamak adı verilir.”(*)

Kısaca, Dinar(Apemeia)’dan çıkan Menderes, Marsyas(Suçıkan) ve Orgas Çayı’nın karışımıyla Homa(bu günkü adıyla Gümüşsu)’ya doğru kıvrıla kıvrıla gelir, Eumeneia(Işıklı) gölü ile birleşir. Çivril, Baklan Ovasını geçip, derin kanyonlar oluşturarak Çal, Bekilli’nin bereketli topraklarını aşar, derin vadilerin arasından(Adıgüzel baraj bölgesi ve Güney Cindere Vadisi), Tripolis(şimdiki Yenicekent) kenarından Meandros Ovası(Sarayköy Ovası)’ndaLycus çayı ve diğerlerini yanına katarak Ege Denizi’ne doğru ikinci büyük ve zahmetli yolculuğuna başlar.

Uygarlıklar Yolu Menderes

Bir coğrafya dersine konu bu bilgilerin, şimdiki Menderes’in içler acısı durumuyla ilk bakışta çok fazla ilişkisi yok gibi görünür. Öyle ya, o eski çağların Maiandros’u sadece adını değiştirip Menderes olmuştur ama, aynı topraklarda, aynı çizgilerini koruyarak hala akmaya çalışmaktadır.

Ama akmaya çalışmaktadır. Çünkü Strabon’un verdiği bilgilerin satır arasına gizlenmiş detaylarına dikkatlice baktığınızda, ‘akmak’ ve ‘akmaya çalışmak’ ifadelerinin arasındaki uçurumu görürsünüz. Tarihçinin buraya aktarmadığımız en önemli vurgusu, “Menderes’in kaynağı sayılan Suçıkan Dinar’dadır ve Dinar’ın o çağlarda birlikte sikke bastığı Efes kentinden sonra bölgenin en büyük ikinci kenti” olduğudur. Bu hem ticaretin, hem coğrafi bölgeler arası ekonomik ve askeri bağların merkezi olma anlamını taşır. (Şimdilerin “Efes’ten daha büyük yerleşme” iddiacılarının yeniden hatırlaması gereken tarih bilgisidir aynı zamanda.)

Akmaya çalışmaktadır, çünkü artık Menderes o eski Maiandros olmaktan çoktan çıkmıştır. Üzerinde sayısız kentlerin kurulduğu bir Su Yolu Irmağı değil, bakıma muhtaç, ilgiye muhtaç, merhamete muhtaç, yaşlandıkça omuzları çöken, küçüldükçe küçülen bir çaydır.

Strabon’un Coğrafya(Geographica)’da kayıtlara geçtiği Maiandros ile şimdiki arasındaki bu derin farkı gözlemlemek hiç zor olmasa gerek. Gegraphica’nın bir başka yerinde, ‘Üzerinden sallarla taşınan malların Efes limanına ulaştırılmasıyla gelişkin bir ticaretin gerçekleştiği’ güzergah olarak betimlenir. Devletlerin sınır çizgilerinin saptandığı bir ırmaktır. Üzerine ulu tapınakların(ApollonLairbenos)kurulduğu, Şarap Tanrısı Dionysos adına kentlerin ve kralların kraliçeleri adına bu gün birer sanat eseri sayılan muhteşem mimari örnekler inşa ettirdiği tanrısal bir ırmak…

Menderes Ölüyor!

Vurgulamaya çalıştığım şey, aslında çok anlaşılmaz değil. Menderes Nehri ile ilgili günümüzdeki vahim durumu saptayan ve gündeme taşıyan her çalışmanın değeri büyüktür. Çünkü buna her şeyden önce Menderes ve ırmak boyu insanlarınınihtiyacı var.

Ama Menderes, neresinden tutsanız elinizde kalan bir çözümsüzlükler yumağı. Henüz dinardan başlayarak 500 küsur kilometre boyunca tarım arazilerinin kimyasallarına maruz kalıyor. Yol boyunca yerleşmelerin türlü atıkları suya karışıyor. Bağlı akarsuların taşıdığı kirlilik seviyeyi yükseltiyor, çeşitli HES ve barajların yol açtığı tarım arazisi ve doğa tahribarının önüne geçilemiyor. Uşaktan gelen sanayi atıkları Adıgüzel ve Cindere barajlarında kısmen çökelse de, Tripolis kıyılarından çıkıp Çürüksu(Lycus) çayı ile birleştiği anda kahverengi bir renk alıyor.

Bu saydıklarımız Yukarı Menderes Havzasında oluşan kirlilik kaynaklarının bir bölümü. Devamında Aydın Ovası tarım arazileri kimyasalları ve sanayi atıklarının yükü başlıyor…

Acil Çözüm: Hemen Şimdi!

Menderes Acil çözüm bekliyor. Bizim izlediğimiz bilgilendirme toplantısında sunulan veriler, bu durumun vehamet ve aciliyetini tüm açıklığı ile ortaya koyuyor. Ama koruma ve kurtarma alanlarında yapılanların dar alanda büyük şovlara dönüştüğü günümüz pratiklerinde bu aciliyetin gerekliliği ne kadar yerine getiriliyor ya da getirilebilir bilmiyorum. Şimdilerde ‘Kentsel Dönüşüm’ gibi 400 milyar dolarların uçuştuğu dudak uçuklatan devasa projelerin lansmanına tanık oluyoruz. Sözü edilen rakamların yanında Menderes gibi bir projenin maliyeti ne olabilir ki?

Ama Menderes bir rant alanı değil ne yazık ki. Devletin üreteceği kurtarma projesinden büyük rantlar çıkmaz. Dolayısıyla böyle bir proje için hiç kimse ya da kurum, hevesle amatör bir ruh taşımaz.

Yine de vurgulayalım, Menderes acil çözüm bekliyor. Hemen şimdi! Yoksa ölü nehirler kervanına katılmak için gün saymaya başlaması işten bile değil.

 

(*) Srtabon, Antik Anadolu Coğrafyası, Arkeoloji Ve Sanat Yay., Sf. 84, 5.baskı, İstanbul 2005

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

Tarık Barbaros Pilevne   -  Bağlantı 4 Aralık 2012, 19:35

Sayın Yaşar Tok, güzel bir yazı, tebrik ederim…

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı