REKLAMI GEÇ

SAVAŞ TANRISININ EVİ

31 Temmuz 2013 Çarşamba

Başbakana ilişkin haftalık izlemelerimiz basının çeşitli organlarında günlerdir çıkan haberlerden ve olaylardan derlendi. Aslında çok daha önemli haberler yok değil. Ama biz bu haberlere takıldık. İlk gördüğümüzde notladık ve zamanla bu notlar çoğalacak gibi oldu.

Nasıl çoğalmasın? Hazret hiç durmuyor ki! Son iki ayın acısını çıkarırcasına yükleniyor. Her yere ve her şeye ‘posta koyuyor’. Bazen incir çekirdeğini doldurmayacak işlere dil uzatıyor, bazen de haddini ve boyunu aşan konulara el atıyor. Sonuçta bir ülke yönetiyor ve neyi nasıl yönettiğine dair kendi otokontrolünü yitirdiği gibi, efradının da kontrolü çoktan yitmiş görünüyor. Bir danışmanı çıkıyor, “uğruna ölürüm” diyor, “diğer danışmanı çıkıyor, gezicileri ‘günahkar’ ilan ediyor. Gayrı resmi danışmanlarının ise mesnedi yok. Biri hamilelere takıyor, diğeri polisin marifetlerini jurnalin ötesine taşıyor. Hepimizin gözleri önünde oynanan bu tuluat sadece komik kalsa neyse, oysa iş traji-komik boyutlarda bir ‘yönetilemeyen memleket meselesi’ne dönüşmeye başlıyor.

İşte size ‘saçma’ Başbakan haberlerinden bir demet ve bizim ‘absürd’ yorumlarımız.

KAYBEDENİN İFTAR GÜNLÜĞÜ
Haftalardır dilimizden gezi direnişi düşmüyor. Kaleme her sarıldığımızda ‘geziye çıkıyoruz’. İki aydır gezi yedik, gezi içtik, okuduk, yazdık.

Onca gezi ‘muhabbeti’ sonunda Başbakan ve şürekasının kafası bu ‘muhabbetten’ öyle şişti ki, Ramazan günlerinde istisnasız her akşam bir iftar yemeğinde ver yansın ederek, “kafa şişirmek nasıl olurmuş görün” mealinden aklına gelen-aklımızdan uçup giden ne varsa döktürmeye başladı.
Hızını alamadı, herkese ve her kuruma giydirmeye başladı. En gıcık olduğunu düşündüğüm yargı kurumlarının verilmiş ve verilecek kararlarını ‘tefe koydu’. Yargının suç olamaz dediğine ‘suç’ dedi, yapamazsın dediğine ‘yaparım’ dedi, uygunsuz dediğine ‘uygun’ dedi, ak dediğine kara dedi…
Yetmedi, Gezicilere ‘giydirme’ retoriğini, yeni baş danışmanın gönlünü hoş etmeye kadar vardırdı.
Ne demişti yağlı saçları omuzlarında, çiçeği yakasında, kravatı ceket cebinde gezen yeni başbakanbaşdanışmanı,

“Erdoğan için gerekirse ölürüm!”
Eyvah ki ne eyvah! Bence bu başbakan başdanışmanı Erdoğan’dan umudu kesmiş. Böyle efsunlu olduğunu sandığı “uğruna ölümlere gidip gelme” retoriği başka nasıl yorumlanabilir? Ya da acaba, bu mesnetsiz çıkışların sebebi “telekinezi kadar olmasa da Başbakan’ın ruh haline belki faydası olur” cinliğine mi sayılmalı?

GÜNDEM SEVDASI
Başbakan’ın Suriye konusunda bir yıldır laubaliliği aşan günlük demeçleri artık tavsadı, söndü gitti. Bunda Mısır darbesinin rolü nedir bilinmez ama etrafı düzene sokmaya çalışırken, kendi arkasını toplayamayanların durumundan farksız olduğunu sanırım yeni keşfetti. Artık gündem yaratmaktan çok uzak. Gezi ezberini bozdu.
Bu durumun faturasını Gezi de kaybetmenin muhasebesiyle birlikte garibim iftar ortaklarına çıkardı. Şişen kafasını, uzunca ve gergin söylevlerle dağıtıyor. Bazen saatleri bulan konuşmasını, önündeki canım hurmalara dokunamadan beklemek zorunda kalanlar çekiyor. Kimler mi? En başta uzun Ramazan gününde aç bilaç kalan onca resmi görevli, resmi hevesli ve yağdanlık takımı.

EVDEN KAÇAN YÜZDE ELLİ
Son haber alışıldık palalı şovlarından biri. “Konyaaltı sahilinde kendilerini milletvekili yakını olarak tanıtan 9 kişi, ellerindeki pala ve kırık bira şişeleriyle sahildekilere zor anlar yaşattı.” Dikkat edin, gün geçmiyor bir palalı “allah allah” nidasıyla kalabalığa dalmasın. Bu haberlere iyice alıştık. Alıştık da, ya başbakan bizi yanıltıyor, ya da o öyle sanıyor: Hani %50’yi evlerinde tutuyordunuz? Palasını alan kaçıyor, haberiniz olsun.

KAYBETMEYE DEVAM
Başbakan özel yandaşı, Avrupa işlerini karıştırmabakanı Egemen Bağış buyurmuş: “Unutmamak lazım ki, onlar ilk raundu kaybettiklerine inanıyorlar. Bu nedenle de içerideki uzantıları ile tekrar tekrar karışıklık çıkarmaya çalışacaklardır.”

Ramazan’ın ilk gününden bu güne her Allah’ın akşamı demeç veren Başbakan’ın ruh halini okumaktan ne kadar aciz. Yahu bir dön bak, Başbakan her gün neden köpürüp duruyor? Bunun adı kaybetme psikolojisini bastırma güdüsünden başka ne ki? Hatta bu demecin başka anlamı var mı? Kazanmak sadece sıcak koltuktaki mabad esenliği değildir Bakan bey! Kazanmak bazen zulme, hoyratlığa, cinayete ve kaybetmeye rağmen kazanmaktır.
Soralım: Topçu kışlasını mı kazandınız? AVM projesini mi kazandınız? Ağaç kökleme vandallığını mı kazandınız? Söylediğiniz yalanların kandırmasını mı kazandınız? Suriye’de mi, Mısır da mı, halkın gözünde mi, nerede kazandınız?
Bu gidişle “yola devam”ınız olacak, “kaybetmeye devam!”

“SAVAŞIN GAYRI MEŞRU ÇOCUKLARI”
Son haber, “Ceylanpınar’a havan topu düştü, 1 ölü 3 yaralı var.”
Bu notu aldığım tarihten bu güne ise ölü sayısı da yaralı sayısı da arttı. Çatışmalar gündelik maceraya dönüştü. Galiba insanlar da buna alıştı ki, eskisi kadar ne haber oluyor ne de bölge insanı tepki gösteriyor.
Mısır, Suriye, Irak derken bu kervana Türkiye de katıldı desek çok mu abartırız? Hiç sanmıyorum. Her gün onlarca insanın ölüm haberi, çeşitli sebeplere dayalı aşiret çatışmaları, özellikle kadınlara yönelik sürdürülen cinayet, tecavüz ve tacizler aldı başını gidiyor. Gezi Direnişi sonrası başlayan cadı avı için o günlerdeki bir yazımızda “Mc Carthy’ye bile rahmet okuturlar” demiştik, bizi yanıltmadılar. Sandığımızın ötesinde bir kıyama doğru dehşetli gidişe tanık oluyoruz.
Hal böyleyken tüm Ortadoğu’yu “Savaş Tanrısının evi” olarak görmek doğal değil mi?
Bundan böyle bize de “savaşın gayrı meşru çocukları” muamelesi çekilmesi yakındır.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

cemal karabil   -  Bağlantı 25 Kasım 2013, 18:11

başarılar diliyoruz..

nurhan   -  Bağlantı 31 Temmuz 2013, 23:57

Sayın Yazar…
Niçin duymaktan, görmekten, yaşamaktan kaç-a-ma-dığımız şey -leri tekrarlıyorsunuz bizlere? Daha da gerilmemiz daha mı iyi olur?

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı