REKLAMI GEÇ

ÜRKÜTÜCÜ ZAMAN

25 Eylül 2012 Salı

Yazısız geçen uzun bir dönemi geride bırakma zamanı geldi.

Yazı yazmaya alışkın olanlar bilir, kalemi elinde gezen ve geçimini yalnızca bununla sağlayan benim gibileri için zor ötesi bir tahammül dönemi.

Tam yedi yıl boyunca kesintisiz devam eden(2013 itibariyle yeniden başlayacak) Kent ve Sanat Dergisi yayın editörlüğü, yaklaşık 4 yıl Denizli Gazetesi’nde haftanın iki günü devam eden köşe yazarlığı serüveni, beş yıllık Laodikeia Stone Dergisi’ne yayın yönetmenliği, arada Güncel Sağlık Dergisi’ni ekip olarak yıllık 3 sayı periyodla yayına hazırlama, TV programları, belgeseller, editoryal yayın sorumlulukları, habercilik…

***

Derken 2012 başlarında kesintiye uğrayan bu temponun ardından, Fransızların deyimiyle “macabretemps”(ürkütücü zaman) olarak özetlenebilecek 8 ayı aşkın devam eden bir boşluk.

Şimdi buradayım. Sedat’ın(Sedat Kurt) içtenlikli teklifi, aylardır süren yazmaya ara verme eylemine nokta koyma zamanının geldiğini duyumsattı. Bu satırlar umarım o boşluğunnihayeti olur.

Artık buradayım. Güncel olaylardan genel sorunlara, edebiyata, felsefeye, kültüre ve sanata uzanan; kalemin mürekkebi yettiğince, dilimin ve aklımın el verdiğince düşündüklerimi aktaracağım bir platformdayım. Burada (İnternet Gazetesi mi demek gerekiyor, kestiremiyorum) her hafta düzenli yazacağım.

***

“Ürkütücü Zaman” başlığında somutlanan bir Türkiye gerçekliğine tanık oluyoruz son dönemlerde. Görülmez, dokunulmaz bir lanetin üzerinde kol gezdiği, acıların ve hüsranların bireysel olmaktan çıkıp toplumsal düzlemde ve topluca yaşanmaya başladığı bir Türkiye gerçekliği. Buna son vermenin zamanı çoktan gelmiş ve geçiyorken, herkes, son verme mücadelesine mevcut olanaklarıyla katkı sağlamaya çalışıyorken kenarda durmak ve ‘seyretmek’ mümkün mü? Ya da susmak?..

Birkaç sözcükle dünya gerçekliği ya da hayat denilen mefhum değişmez. Bunu biliriz ama, bilmediğimiz, üstünde durmadığımız bazen bir sözcük, bir bakış, bir feryat veya seslenişin çekeceği dikkatle, toplumsal ‘öteki’nin nihayetinde ‘biz’den ibaret olduğu gerçekliğine sağlanacak faydadır.

Bu hala denenmedi ve denenmesi halinde yaşanacak sonuç ne olursa olsun, kazanan yine biz ve hepimiz olacağız. Kaybeden mi? Şimdiki yitirişlerden daha fazla kayıp olabilir mi sizce?

***

Bu satırların karmaşıklığı nedeniyle beni affet sevgili okur. Belki uzun bir yazmama ‘rahatlığı’nın verimsizliğindendir. Ya da onca yaşananların tıpkı dilimizi olduğu gibi kalemimizi de tutukluğa uğratmasından. Veya sizlerle yeniden tanışıyorken, sözcükleri nereye koyacağını bilememe sıkıntısından.

Ama söz, bu cümle dizilişleri bir daha bu kadar sıkıcı olmayacak.

Şimdilik her haftanın Salı günü burada olacağım.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı