REKLAMI GEÇ

Yarım kalmış günlük notlar

30 Ekim 2015 Cuma

KATİL KİM?
İki gün kaldı devr-i aleme. İki gün sonra kararımızı vermiş olacağız.

Ya demokrasi ya diktatörlük.

İşte bu yol ayrımından iki gün önce ne yazılır? Tuttuk, haftalardır bir kenara not alıp bitiremediğimiz yurdum hallerine yer verelim dedik. Ulusal yerel fark etmiyor. Hepsi aynı kazanın içinde kaynıyor, aynı minvalde seyrediyor.

İşte o defterin sayfaları arasında kaybolmasına razı olmadığımız, yarım kalmış notlar.

 PRATİK OY ÇOĞALTMA YÖNYEMİ

Seçime 2 gün kaldı.
Olmaz dememeli, duruma hakim olmayanlar her türlü çılgınlığı yapabilecek durumda. 

Hatırlayalım. Diyarbakır’daki HDP mitingine yapılan bombalı saldırının tarihi 5 Haziran. Yani 7 Haziran seçimlerinden iki gün önce, bir Cuma günü.

Bu gün 30 Ekim. 1 Kasım’a iki gün var. Yani tıpkı 5 Haziran gibi, seçim tarihinden iki gün önce, yine bir Cuma günü!

Ne demişti Başbakanlık koltuğunu işgal eden zat, “Saldırıdan sonra da yüzde 43-44 bandına doğru da bir yükselme trendi devam ediyor bizim oylarımızda.”

Bu kafa, “son anda yapılacak bir saldırı yeni oy yükselişleri sağlayabilir” inancıyla başka çılgınlıklar yapmaz umarım.

GENİŞ VUZUH

Erdoğan ‘taciz’ sözcüğünü pek çok kereler ve çeşitli vesilelerle kullandı. Hala kullanıyor. Son olarak Cumhuriyet resepsiyonunda eski Cumhuriyet baloları için zikretti.

İnsan sormadan edemiyor; acaba Erdoğan’ın ‘taciz’ edilme konusundaki geniş vuzuhu, böyle bir vakıanın travmasına bir biçimde maruz kalmasından olabilir mi?

Öyle ya, insan taciz’in ne menem kötü bir şey olduğunu biliyorsa, kendi yönetim tarzının bile bu zamanlarda Türkiye toplumu için ağır bir taciz vesilesi olduğunun farkında olmalı.

KATİL KİM?

Manşetten soruyor sarayın zatı: “ben kimi katlettim de bana katil Erdoğan diyorsun?”

Buna isterseniz siz yanıt verin.

Yanıtlarınızı bu köşenin altındaki yorum bölümüne gönderin yayınlayalım.

ŞAKA GİBİ.

Erdoğan esip gürlüyor,

“Bize küfürbazları sanatçı diye yutturdular.”

Kasımpaşalı olduğunu her fırsatta yineleyen,

Siyasi literatüre ‘ulan’ı sokan,

Her konuşmasında yeni bir ‘küfre’ yer veren Erdoğan söylüyor bunu.

Gerçekten şaka gibi!

MERKEL’DEN DESPOTİZM İAŞESİ

“Diktatör müsünüz” sorusu,

Gezi- Ankara karşılaştırması,

“Seçim öncesi gitme” ikazları,

Merkel ziyaretinin zamanlaması,

Seçilmiş basın dışında kimsenin içeri alınmadığı görüşmeler,

Seçimler için ilerleme raporu ertelemesi,

Tüm bunlar için buldukları çareye bakın: Gazetecilerden soru almama…

ÖNYARGI

“Batının gönderdiği tipler, AB’nin, AGİT’in şunun bunun falan hepsinin ön yargıları var.”

29 Ekim Cumhuriyet resepsiyonunda yine bir Erdoğan vecizesi.

Buna ne denir? “Paranoya” dışında bir yanıtınız olsun lütfen.

MİNİ DÜNYA SAVAŞI

Geçtim iç savaş provalarından falan, tıpkı 1960’lardaki Cezayir, Vietnam, Latin Amerika, Kuzey Afrika hareketliliğinde bir yörünge çıktı ortaya.

Bunun diğer adı orta boy bir dünya savaşının ayak sesleri olabilir.

Önce Rusya

Sonra Amerika,

NATO’su ile Avrupalı müttefikler,

Doğuda İran,

Ardından Çin,

Ortadoğu’da İsrail,

Arada sıkışmış ama farkında olmayıp hala boşa efelenen Türkiye,

Ve geniş Asya steplerinde her gün mantar gibi türeyen bin bir çeşit silahlı örgüt tipi.

Bu savaşın sıcak tarafları olmaya başladılar bile!

Böyle dönemlerin ilk kurbanları kim olmuştur tarih boyunca? Halklar!

Peki son kurbanları? Şaşmaz biçimde diktatörler!

“TÜRKİYE SAVAŞTA”

“Savaş demişken, bizi bu konuda pek abartılı bulanlara gelsin.

“Hava Harp Okulu’nun kuruluşunun 64. yıldönümü ile Ant İçme ve 2015-2016 Eğitim-Öğretim Yılı açılış törenlerinde konuşan Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal, “Bugün Türk Hava Kuvvetleri aslında savaşıyor. Hem orta çaplı bir savaşın ötesinde hem de iki cephede savaşıyor” diye konuştu.”

Ulusal medyada yayınlanmış haberden bir bölümdü. Yorum sizin.

SÖYLE DERDİNİ DİNLEYELİM

Başka bir habere geçelim.

Rusya Savunma Bakan Yardımcısı Anatoliy Antonov  “Rusya Genelkurmay Başkanlığı, dileyen her devletle ve öncelikle de Türkiye ile Suriye konusunda çalışma grubu oluşturulmasına hazırdır. Türkiye Savunma Bakanlığı yetkililerini Moskova’da ağırlamaktan memnuniyet duyacağız” diyor. Bunun meail şu, “biz bildiğimizi okuruz, siz bu durumdan rahatsız olduysanız gelin derdinizi söyleyin, biz de dinleyelim.”

Konu neydi? Türkiye ve Rusya’ya ait savaş uçaklarının havada it dalaşı ve özellikle Rusya’nın art arda hava sahası ihlali ve sonrası Dışişlerine çağrılan Rusya Büyükelçisine yapılan uyarılar.

Rahatsızlığın asıl sebebi bu mu? İşte bundan hiç emin değiliz.

Gerek uluslararası tepkiler, gerekse Türkiye’nin olaya “Suriye’de sınırları bile yok, ne işleri var burada” düzeysizliğindeki bakışı, işin ciddiyetinden kuşku duyuruyor doğrusu.

Daha çok IŞİD başta olmak üzere, Suriyeli rejim muhaliflerine yönelik hava harekatının etkisine gösterilen bir tepki gibi duruyor Türkiye ve Erdoğan’ınki.

İTİRAZIM SÜRÜYOR!

Köyün delisi olmak zordur, hadi bir deneyelim;

Her şeye şartsız evet dedirten çalışma koşullarına itirazım var.

Düşük ücret, fazla mesaiye itirazım var.

Yalan habere,

Şişirme habere,

Kazıma habere,

Çarpıtma habere,

Koşullu habere,

Paralı habere

Çalıntı habere

Boş habere,

Yandaş habere… itirazım var.

Yazdıklarını pazarlamak için ağız dolusu sinkaflı yazı yazma popülizmine itirazım var.

İçi boş, kerameti kendinden menkul ‘köşe’lere itirazım var.

De-da ayrımı yapamayan, nokta virgül kuralını beceremeyen zavallı ‘kalemşör’lere itirazım var.

Ölen arkadaşlarının ardından alık alık bakan ‘medya mensubu’na itirazım var.

Yıllarca birlikte çalıştığı muhabirin ardından sadece dua etmeyi tavsiye eden ‘patron’a itirazım var.

Ölüm düştüğü yeri yakıp kavuruyorken, “şehit” ilan edilmeyi yeterli onur saymaya itirazım var.

“Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp” vecizesini lolipop şekerlemesi gibi emenlere itirazım var.

Ve bu şehrin medya cemiyeti tabelasının arkasındakilere itirazım var.

Bitmedi, bu konudaki itirazlarımız devam edecek, biline.

CUMHURİYET DÜŞMANLIĞI

Cumhuriyetçi sayılmam.

Çünkü ben bir sosyalistim.

Bunca yıldan beri cumhuriyeti oldukça sosyolojik kavramlarla;

Laiklik,

Sekülerizm,

Kemalizm,

Kadroculuk,

Tek parti yönetimi,

Varlık vergisi,

Marshall planı

Ve daha niceleriyle çok eleştirdim.

Çevremdeki pek çok insanın kendine özgü Kemalizm eleştiri dilinin oluşmasına etki eden bir süreç geçirdiğimi düşünürüm bazen.

Ama bu bir yadsıma olmamıştır hiç.

Cumhuriyet kimliğinin düşmanca eleştirisi olmamıştır.

Hele hele şimdilerde moda olan ‘Siyasal İslamcı’ düşmanlığın eleştiri dili ile örtüşen kavramlara rağmen, zihniyet olarak hiç o düzleme yaklaşmamıştır.

Hal böyleyken, Erdoğan’ın Bunlar Cumhuriyet Bayramı’nda vals yapıyorlardı” diyerek sanki olumsuz bir nitelikmiş gibi bir tür sözde modernizm eleştirisinden ödünç alınmış kavramlara başvurması, onun niyetinin arka planının açık göstergesi sayılmalı.

Bunu destekleyen pek çok argüman son haftalarda çokça zikredildi.

Erdoğan’ın yanı sıra bunlar bazen AKP’li vekil, taraftar, trol vb oldu, bazen de doğrudan Erdoğan sarayının bir yerlerine konuşlanmış idareci sıfatlı tipler oldu.

Başta Varank! Daha başka; vekil adayları ve ‘vekiller.’

Tam bir Cumhuriyet ve toplum düşmanlığı retoriğine tanık olduk ve oluyoruz.

BİTİREMEDİNİZ!

Geçen hafta haber başlığında yine Hayri Dev vardı.

Yıllardır birileri hasta yatağında bile rahat bırakmadığı Hayri Dev’e yeniden taltif edip uydurdukları bir ödül vermişler. “Örnek Kıdemli Vatandaş.”

Verenler kim? Büyükşehir Belediyesi ve sivil toplum kuruluşları!

Büyükşehir’i anladık, peki kim bu sivil toplum kuruluşları?

Hani şu belediye ile hizaya gelip saf tutması istenen sözde ’sivil’ dernekler olmasın?

İşin hizada tutulan dernekler kısmını geçelim şimdilik.

Ama şu işi doğrusu iyice komik gale getirdiler.

Bakıyoruz, her yıl bir ödül verip Hayri Dev’i taltif etmişsiniz.

İyi, güzel. Onu ben de kendi adıma severim.

Ama el insaf.

Bu kentte benzer türden ödüle layık başka yurttaş hiç mi yok?

Bu soruyu ciddiye almanızı öneririm.

Her yere, her mevsim, her ebatta, “Bilmem ne belediyesi boş durmuyor, çalışıyor” tipi zeka sorunlu pankart asma işine benzemeye başladı bu iş.

Neredeyse Hayri Dev’e de her mevsim bir ödül uyduracaksınız bu gidişle!

Son yıllarda seçimlerden, dolayısıyla oy toplama kaygısından başını kaldıramıyorken, “Hayri Dev dışında, başkasına verilecek ödül aynı etkiyi yaratmaz, kanalizasyona para harcamak gibidir” diye mi düşünüyor belediye acaba?

Böyle düşünmeye çok alışkındır bizde yerel yönetimler. Ondandır, Cumhuriyet tarihinde, neredeyse beşte dördü altyapı yatırımından kaçan yönetimlerin idaresinde geçmiştir hayatımızın…

SON SÖZ

Son sözü, bu sabah Türkiye’ye gelen Uruguay’ın eski Devlet Başkanı Jose Mujica’ya bırakalım.

“Ben insanların geceleri yatacak saçak altı bile bulamadıkları bir dünyada, birilerinin 500 metrekarelik malikânelerde yaşamasını anlamıyorum. Evsizler için ev, suyu olmayanlar için su lazım, ekmek lazım. Sen böyle bir dünyada ‘özel uçağım olsun, oraya buraya gideyim’ diyorsun. Eğer herkes daha fazlasını isterse, bir gün kimseye bir şey kalmayacak.” 

Şehrin neredeyse yarısını mülkiyetine geçiren bakanlı-vekilli fanilere küpe olsun diye!

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı