REKLAMI GEÇ

1- EGE’DE EFELİK OLGUSU ÜZERİNE MİTSEL OKUMALAR VE ÇALIKAKICI SERMAYE DÜZENİ…

13 Haziran 2019 Perşembe

Son bir aydır efelik temalı yoğun bir okuma gerçekleştiriyorum. Ahmet Zeki Muslu imzasıyla çıkmış olan ve iki yıl önce İzmir kitap fuarından aldığım kitapları bugüne dek okuyamamıştım. Gecikmeli başladığım, efelik sistemini Yörük Ali Efe ve Kıllıoğlu Hüseyin Efe’nin yaşamları üzerinden anlatılan bu okumalar efeliğe yönelik ilgiyi uyandırdı bende.

Ahmet Zeki Muslu’nun Yitik Ülke yayınlarından çıkan Mor Cepkenliler adlı kitap bu anlatının ilk cildini oluşturuyor. Toplam 438 sayfadan oluşan kitap 2015 yılında ilk baskısı yapılmıştır. İkinci cildin adı ise Menderes’in İki Yakası, 472 sayda 2016 yılında aynı yayınevinden baskıya girmiş.

Yunanlıların İzmir’i işgaliyle başlayan ve Osmanlı döneminin başıboş dönemiyle birlikte Kuvayi Milliye hareketinin Ege Bölgesi’ndeki seyrini efelerin çeperinde anlatan otobiyografik-belgesel bir roman bu.

Muslu otuz yılın üzerinde bir araştırma-belgeleme sürecinden sonra bu anlatıyı derlemiş. Çok önemli ve oylumlu bir araştırma, kurgulama ve yazma serüveni bu. Yapılan emek yadsınamaz. Takdire değer.

Efelik sisteminin yüzyıllardır bölgede devam eden serüveninin merkezine doğru bir yolculuk yapıyorum bu okumalarda. Efeliğin nasıl ortaya çıktığı, zulmün, yoksulluğun ve topraksızlığın tüm bileşenlerine karşı başkaldırının mevzilerine dönüşen dağların ve dağ adamlarının yaşamını bu kitapla içerisinden tanıklık ediyoruz. Onların duygularıyla düşünüp zalime, ağalığa, hayına, mütegallibe, Osmanlı istibdatına ve Yunan işgaline karşı mücadelede efe mavzerinin tuttuğunu kıran, attığını vuran serüvenleriyle sevinip acı duyuyorsunuz.

Bölge olarak efeliğin hala lakap düzeyinde de olsa yaygın olduğu bir coğrafyada yaşıyoruz. Mertlik ve yiğitlik karakterinin de simgesi olan bu kavramın günümüz terminolojisiyle de okunması gerektiğini duyumsadım. Bunun için çok fazla olmasa da yeterli bir külliyata sahibiz. Bu nedenle bir süre bu efelik olgusunda konaklayıp çeşitli kitapları okuyacağım.

Ahmet Zeki hocamla açılan bu pencereden içeri dalıp dönemin efelerine, maceralarına ve coğrafyasına doğru bir el atma gereksinimi duydum. Kendi kitaplığımda bulunan kitaplardan hareket ederek. İlk fırsatta Yaşar Kemal’den Çakırcalı Efe’yi yanıma koydum. Hemen bi başka rafta Sabahattin Ali’den Kuyucaklı Yusuf’u.

Ama ilk iki kitaptan sonra üçüncü okumamı hemşerim, abim, dostum M.Tahir Hatipoğlu’nun Denizli Vak’ası kitabıyla yaptım. Çünkü ilk iki kitabın de temasını içeren bir olguyu, üstelik Denizli’de yaşanan trajediyi hatıra ve yeterli belgeleriyle sunuyor okura. Konu hakkında resmi tarih ne kadar sessiz kaldıysa halkın ve anlatıcı olarak şahitlerin de suskuyu tercih ettiği bir olay olarak gizeminin tam açığa çıkarılamadığı bir olay bu vakıa.

Üçüncü olarak bu kitabı okuyorum…

İlk iki kitapta yer alan ve az bilinen belgelere dayanılarak benzer bir anlatım var. Denizli vakıası konusu ayrı bir parantez açılmayı bekleyen bir konu. Tahir hocamın bu değerli çalışması da okuduğum üçüncü kitap oldu. Bu okuma süreci hakkında yazıp denizlihaber sitesinde okurla paylaşmak ve efelik üzerine sosyolojik bir bakış sunmak için elimden geldiğince çabalayacağım.

Bu okumalarda mutlak dönemin sosyolojik arka yapısını ve siyasal sürecini vermek gerekiyor. O dönemde verilen milli mücadeleyi anlamak açısından da bu önemli. Efelik düzeninin vatan savunmasında ve kurtuluş savaşı mücadelesindeki yeri ile birlikte bu süreçten sonra kendi sonunu hazırlaması da dönemin bir diğer trajedisi.  Bu serüvende efeliğin tarihsel dönüşümünü tanıklık edeceğimiz kesin…

Bu bağlamda bizzat efelerle verilen kurtuluş savaşı mücadelesi, gerçekte trajik bir sonla bitecek bir dönemin de habercisidir. Ege’de efelerle doğan Kuvayi Milliye hareketi, aynı zamanda efelik mitinin de sonu olacaktır. Osmanlılıktan Türkiyeliliğe geçip yeni bir Cumhuriyetle bağımsızlık kazanan ve yetkileri eline geçiren TBMM, Mustafa Kemal Atatürk öncülüğünde düzenli orduya geçerek Ege’de yüzyıllardır süren bir geleneğin de sonunu getirecektir.

Milli Mücadele döneminin önemli unsurlarından Kıllıoğlu Hüseyin’i pusuyla kıran yeni ordu kendi otoritesini bu dağlarda da kurarken efelik düzeni de tarihe karışacaktır. Artık Ege dağları, pinarların, defne ve zeytin ağaçlarının ezgisini söyleyen bir sükûnete bürünecektir. Böylece halk rahat bir soluk mu alacak, yoksa yeni dönemde yeni toprak ve kent ağalarının boyunduruğunda yeni bir sömürü sistemi altına mı girecek, bunu sosyolojik olgularıyla birlikte inceleyeceğiz?

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı