REKLAMI GEÇ

BAZEN

4 Ağustos 2016 Perşembe

İyi bir hikayeyi kurgulamak için bazen sondan başlamak gerekir.
Sondan ve geriye doğru sağlam sorular sorarak…
Sonuçları ortaya çıkaran şeyler o zaman gecenin kalbinde atan bir kutup yıldızı gibi parıldayıverir.
O zaman şekil şemal kazanmış bir ülke olmanın olağanüstü şeyleri hakkında sağlam sosyolojik cümlelerle serinleyebiliriz.
Darbelerin lanetli ve incitken derinliğine dair hiddetli bir bakış fırlatabilir; demokrasilerin parlak vitrinlerinde ışıldayan cilalı diliyle süslü uzun cümlelerini ikircikle bakabiliriz.
Belki de sokaklarda demokrasi kuyruklarında uzuneşek oynayan çocuklar gibi şen olabilir,
Bir demokrasi cinnetinden daha gururla kurtulmuş olmanın inceliğiyle darbelere, lanetolasıfederaller nutukları atabiliriz.

Bazen,
İyi bir hikaye kurgulamak için baştan başlamak da gerekebilir.
Ne bileyim ta ennnn baştan…
İnsanlığın iki ayakları üzerine dikilip elini kullanmaya başlamasıyla birlikte alet yapmaya evrildiği o ilk insandan.
Ya da yasaklı meyveyi yemesiyle lanetlenmiş ve dünyaya kovulmuş o ilk büyük günaha…
Ya da ne bileyim o doğal insanın yerleşik yaşama geçişiyle birlikte klandan devlete dönüşen ve bu sayede üretmekten sömürmeye evrilen bir tarihin trajik tanıklığından.
Ağaçtan mağaraya mağaradan eve ve evden aparta zıplamış bir soytarının yalnızlığına…
Ölümün sıcak tedirginliğine karşı duyulan kısa yaşam boyunca kendine sığınılacak doğa güçleri bulan ve sırtını birbirine yaslayarak güç kazanan o canım insandan; kendine envai tanrılar ve gizil güçler yaratıp inancı adına birbirini boğazlamaktan kaçınmayan bir modern canavara dönüşmesine…

Bazen iyi bir hikaye kurgulamak için yolculuklardan başlamak da gerekebilir…
Avda mızrak ve taşla günün yemeğini kurtarmaya çalışan avcıların mağara duvarlarından on bin yıl öncesini aydınlatan tarihimizin köklerini yeniden duyumsatmasına.
Kıtadan kıtaya çıplak ayaklarla yapılan uzun ve bitmez yolculukları, merak dürtüsüyle yapılan ve küçük kanolarla okyanuslar aşan çılgın seyahatlarin yenidünyalarını, ulaştığı yerlerin iklimini, rengini, zorlu ve delirmiş atalarımızın doğayla kurduğu incelikli serüvenlerinin tadını yeniden ve bizlerde de duyumsatabilir.
Ruhunun ve merak dürtüsünün çılgınlığıyla ordan oraya sürüklenen, araştıran, oyalanan ve her daim yaşam kuran o muhteşem yaratıcı güç olan insan…
Biriktiren, aktaran, yansıtan, yarışan ve kuşkusuz dilin, sesin, rengin ve yazının olanaklarına düşerek yaratıcı kalbinin derinliklerinden muhteşem güneşler doğuran o eşsiz sanatçı…
Dolaysız ve zavallı bir ilkele dönüşüverme gücünü de çoğu kez kendinde bulan…

Bazen iyi bir hikaye kurgulamak için kitaplardan başlamak gerekebilir…
Okumanın, öğrenmenin ve öğretmenin o büyülü gücüne.
Dilin ve yazının yaşamın bir parçası olmasıyla birlikte 4 kutsal kitabın aklın köşelerinden çıkıp parşömenlere, oradan da günümüz renkli ofset baskı dünyasının dijital olanaklarına ulaşmasına.
Dede korkut hikayelerinden Ezop masallarına. Platon’un devletinden Hegel’in idealizmi ve oradan Marx’ın manifestosuna.
Bundan üç bin yıl önce bir tapınakta bulunan Xsentius yazıtlarından Thomas Man, William Shakespeare, George Orwell, Kafka ve Yaşar Kemal’e uzanan ve nice değerli kitaplarla kutsanmış dünya insanlığının birikimlerine.
Ve kuşkusuz ki şiire. Yunus Emre ve Mevlana’dan Âşık Veysel, Yahya Kemal, Nazım Hikmet, Ahmet Arif’e…
Byron, Allan Poe, Nerval, Rimbaud, Verlaine, Mallarme, Aragon, Rilke, Eluard, Mayakovski ve saymakla bitmeyecek daha niceleri…
Yazılmış tüm muhteşem dizelerin doruğundan yeniden yazılacak ve belki de yine milyon kez tekrarlara düşeceğimiz nice mısraların yankılı sevdasına.

Bazen iyi bir yaşam için kendimizden kurtulmak bile gerekebilir…
Tarihe yöne verenlerin soğuk kalemleriyle tarihe yargısız düşülen çok şeyin aksine bu kitaplar ve yazanları, başka düşlerin de dünyaya başka güneşler doğurabileceğini tanıtladı.
Siz okusanız da yoksaysanız da yaksanız da…
Kurulmuş ayaklarla, tutulmuş sicil kayıtlarıyla, üstümüze fırlatılmış kara üfürüklerle, öpülmüş ağızlarla, kutsanmış ve kalıplaşmış laflar ve hizaya alınmış kulvarlarla koşturan zavallı varlığımızın kayıtsız edilgenliğine inat; kurtulmak gerek, boyumuzun üstündeki bu bilisiz karanlıktan ve öfke nöbetleriyle erdem ve bedenimizin yan yana dahi oturamadığı ahlaksız egomuzdan.
İnsanın insana insan gözlerle sorgulamadan, incelemeden, sömürmeden ve incitmeden bakabildiği o basit, o olağan ve o kaygısız inceliğin yeniden keşfi için, kurtulmalı kendimizden ve kireç kuyularıyla parlatmalı yeniden yüzümüzün nurunu…

İşte böyle kardeşim!..
Bazen iyi bir hikaye kurgulamak için acılardan başlayıp mutlu sona ulaşmak gerekir
Bazen oturup üstümüzde sıçrayan şeylere karşı aklımızın kenarına kılçadır kurmak
İncinen kodlarımızın on bin yıllık geçmişine uzanıp kayıp Arzava’nın sokaklarına doğmak
Son İnka’nın dağlarında gizem denilen kutsal yerlerin aslında insan olduğunu görmek
Yıldızların altında bir insan bir bitki bir hayvan soluğuna yaslanıp toprağın tadına soyunmak
Kızıl akbabaların kanatlarıyla serinleyen zirvelerin ruhundan aşağıya el sallamak
Bazen bir bazenin yanında soluklanmak kimi zamanın yanında derin sulara dalmak
Niçinlerle acınası bir akşamın kabusuna kutupayılarıyla saldırmak bazen
Geceyi ikiye biçen uçak gürültüleri testere sesleri diş gıcırtıları düş ağrıları tutmak
Bazen bir gömleği çıkarıp diğerinin kanlı kollarından boyna doğru süzülmek
Düğmelerle iliklenmiş bir zamanın birbirine sımsıkı ama apayrı atışlarıyla eklenmek
Çocukların yorulmaz umuduyla bitmeyen oyunların heyecanını büyüklerin kalbine fırlatmak
Ana ve babaların bazen sokağın ve vitrinlerin bazen soyun ve aklın bazen
Bazen de bedenin korkunç kuşatmasıyla sıyrılması sürüler halinde aklından
Bazen öyle işte aklın insan olması insanın şiir şiirin aşk aşkın kendini aşması
Bir dünyaya ısınmalı öyle kayıtsız bir kuşun kanadına tutuşmalı çılgınca bazen
Sen sen ol diye ben ben o o olsun diye ve biz biz olalım ve biz kadar siz siz olun diye
Öyle işte anlamak için kurumuş bir derenin dünyaya doğru sayıkladığı korkunç şeyleri…

Hakan keysan

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı