
KARADELİĞİN FOTOĞRAFI ÇEKİLDİ, BİZ OYLARI SAYAMADIK…
13 Nisan 2019 Cumartesi
Evren hızla genişliyor.
Yanılmış bir çağa kuyruğundan takılan bizler dünyayı sanki biz yaratmışız gibi derin bir egoyla birbirimizin yüzüne kin kusuyoruz.
Zaman ve mekan arasındaki boşluğu dolduran şeylerin arasında daralmaktan kendini de yitiren insanlığımız bu genişlikten nefret ve sefalet çıkarmakla meşgul.
Vicdan dediğimiz erdem bağırsaklarımızdan çıkan şeylerle birlikte bünyemizi çoktandır terk etti.
Kibrimizin, etimizin, kokuşmuş nefesimizin dibinde tüten susmuşluğumuz, acıya düşkünlüğümüz, mevzimizi koruma-kollama telaşımız, kalbimizin ve aklımızın çeperini de uğramaz oldu.
Kabul edelim beyler, bayanlar; hepimiz yenildik. Kazanan diğer yüzde elliyle birlikte yenildik hep birlikte…
Israrla yenilmenin ruhuna kimliğimizi, kişiliğimizi taşıdık. Kazanırken de. Aklımızla alay edilircesine kazanan ve yenilenler bir araya geldik, aynılaştık, aşağılandık ve kaybettik…
Öte yanda “Olay ufku” olarak adlandırılan kütle çekiminin en güçlü olduğu eşik bölgesinin, yani karadeliğin resmi 520.000.000.000.000.000.000. kilometre uzaktan çekilebiliyor.

Bu mesafeden karadeliği resimleyen bilim, burnunun dibini görmekten aciz varlığımızla alay ediyor.
Biz hala ne mi yapıyoruz?
Oy sayıyor mazbata halayları çekiyoruz!
İlim ile bilim arasındaki sarkaçta ahlakın, liyakatin, evrensel hakkaniyetin ruhuna incir ağacı dikiyoruz.
Rakamların evinde yapayalnız kalmış durumdayız…
Fakiriz. Bu fakirlik ekonomik de değil. Zihinsel açıdan, ruhsal açıdan ve kalben…
Bunca örgütlü nice kurumlarıyla beraber bir sonraki seçimi kazanacak bütün kombinasyonları en ince ayrıntılarına varana kadar kurgulayabilen bir şeyin cenderesinde…
Soframızdaki etten ekmekten, soğandan, patlıcandan eksile eksile…
Eksildikçe daha bir gür sesle kazanma gürültüleri çıkararak…
Daha bir usturuplu küfürlerle yenilginin kucağına oturtularak…
Azalarak…
Hayallerimiz daralarak…
Umutlarımız azalarak…
Bir tarafta karadeliğin fotoğrafı…
Diğer yanda hayatını bir karadelik olarak yaşayan kazananlar ve kaybedenler…
Peki, bu işte gerçekten kim kazanıyor?
Vicdan, ahlak, onur, hakkaniyet, mutluluk ve sevinç kimlerin evlerine uğruyor?
Yorum Yaz
