REKLAMI GEÇ

Sıvamış kollarını gömleğinin; cıvıl cıvıl geçmişten geliyor…

17 Mayıs 2019 Cuma

Gelmenin yerinde ıssız bir özlem tüter. Rüzgâr bilinir, ama duyumsanmaz.

İnsan geçmişte kalan bir rüzgârı nasıl duyar?

Nasıl anlatır?

Ama bilir ki geçmişte kalmanın flu bir tonu vardır. Bu tonun içinde saklı anılar.

Pandora kutusudur bu kalmaların evini süsleyen. Geçmişin evinde cıvıl cıvıl sessiz şarkılarla şenlenen.

İşte insan bazen sığınmak için kalkar ve geçmiş denen uzak yolculuklara doğru çevirir gövdesini.

Oraya gitmek için geçmişteki o mekânın sizin anılarınıza doğru dolu yükler bırakmış olması gerekir.

Oraya gitmenin dönmek olduğunu, dönmelerin de kalmalarla ilgili sevimli bir zamanın bahçesinde deli dolu oynaşmış olmasını gerektirir.

İnsan geçmişinde oynaşmışsa, insan oynaşmalarında ruhuna dair izler keşfetmişse, geçmişe gitmenin geçmişe sığınmanın ve geçmişi yaşamanın derin anlamları olur.

Gitmek, imkânsıza doğru yelken açmak, olanaksızı istemek, büyümelere karşı korkunç bir direnç kazanmak değil midir?

Gitmenin ötesinden bahsetmiyorum size.

Geriye gitmekten bahsediyorum…

Geriye gitmenin anlamından…

Bir yerde kalmanın, bir kalmada serinlemenin, bir serinlikte konaklarken kendine dair sesler, sözler ve izler bulmanın…

Bir yere gitmek istiyorsanız arkadan getirdiklerinizin yüklü sandıkları, sandıklarınızdan taşan düşlerin dolu renkleri olması gerekir.

Yitirdiyseniz düşlerinizi, renkleriniz koyu ve tutucu bir griyle bezendiyse ve acımasızca büyüyüp kibirlendiyse zavallı bedeniniz; siz bedeninizin ve sizin bedeninizi hükmedenlerin dolaysız bir zavallısısınız demektir…

Siz sizin kişiliğiniz değilsiniz demektir.

Siz siz değilsiniz demektir…

Siz olmadığınız sizin içinizde, titreşen bir geçmiş de olmayacak; geleceğe doğru onurla bakacak gözlerinizin anlamlı bir yuvası da…

Geçmişinizin üzerine döktüğünüz demir tozları, külleşmiş partiküller, cıvık çimento fazlalıkları, parmaklarınıza yapışmış görünmez mürekkep lekeleri, sizi siz olmaktan arındıran başkasının artıklarıyla buluşup sizi aidiyetsiz ve ahlakiyetsiz bir yaratığa dönüştürecektir.

Sizin geçmişiniz olamayacağı gibi bir geleceğiniz de olamayacaktır.

Sizin şaşırmış gövdelerinizin arasında bir yerlerde konaklayan aklınızın da alamayacağı şeyler olacak, aklımız niye alamıyor acaba diye anlaşılmaz yerlerinizle anlamaya çalışmaktan daha da şişim şişim şişeceksinizdir…

Sizin durmadan ve sadece son on yılda bir felaket sancısı olarak genişleyiveren bedenleriniz, geçmişinizden getirdiklerinizin yanında bir zamane ucubesi olmaktan öte soytarılıklar da içermeyecektir.

Çünkü;

İnsan geçmişiyle zengindir. Çünkü insan yanındaki öteki insanla zengindir.

Gemi(cik)leriyle değil…

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı