‘ONLAR BİRBİRİNİN ÖĞRETMENİ VE ÖĞRENCİSİDİR’
Onlar birbirinin öğretmeni ve öğrencisidirler. Ne güzel bir söz değil mi? Genç arkadaşların oluşturduğu ve benim de zaman zaman gidip sohbetlerini dinlemekten zevk aldığım Yeni Ufuk Dergisi’nde görmüştüm bu cümleyi. Ne kadar da doğru bir söz ve ne büyük anlam taşıyor. Hepimizin birbirimizin öğrencisi ve öğretmeni olması
AHISKA TÜRKLERİ
14 Kasım 1944’te başladı sürgün… Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin zalim diktatörü Stalin karar verdi sürgüne. Gürcistan’dan yola çıkanlar sürüldü birçok tarafa. Ahıska Türkleri adeta paramparça oldu. Zalim diktatör Stalin, Ahıska Türklerini Orta Asya’daki şimdi Türk devleti olan bölgelere gönderdi. Tek derdi Karadeniz sınırında Türklerin kalmamasıydı. Kendisi için
PEYGAMBERİMİZE LAYIK OLMAK
Hicri Takvime göre Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in (SAV) doğum günü nedeniyle Mevlid Kandili kutlamaları var. Umarım sadece sosyal medyadan yazılan ve bazıları Peygamber Efendimizin söylemediği sözlerden ibaret değildir O’nu anmak, O’nu anlamak… Biraz tefekkür etmek gerek bazı günlerde, bazı gecelerde. Peygamberimizi sadece 571’de doğdu, annesini adı, babasını
ATATÜRK’E İHANET
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı geride bıraktık. 29 Ekim 1923’te herkesin kanunlar önünde eşit olduğu, demokratik bir ülke hayaliyle yola çıkanlar amacına ulaşmıştı. Ülke eksiklerine rağmen çevre ülkelere bakıldığı zaman çok ileriye taşıdı kendisini. Farklı düşünceye tahammül, İran’dan da fazla, Irak’tan da. Muhalif bir parti kurulunca kendinizi idam
İLYAS HAYTAN’A
4 yıl geçti abi. Üzülerek söylüyorum inan buna ama yokluğuna alıştık! Yaptığın şakalar bir bir siliniyor hafızamdan! Elin siliniyor, ayakların, yediğin yemekler, Denizlispor maçlarındaki halin, bana fotoğraf verirken ‘Güzel fotoğrafları bana ayır’ deyişin, ‘Bu öğlen yemeği kim ısmarlayacak’ sözlerin siliniyor hafızamdan… Pelitlibağ’daki evimde otururken bana en güzelinden
VİCDANSIZLAR!
Türkiye’nin Barış Pınarı harekatı başladı ve olanca hızıyla devam ediyor. Gayet iyi bir ön hazırlık yapıldığını söyleyebiliriz. Sadece işin silahlı kısmı değil, siyasi, diplomasi, psikolojik ve medya kısmı da iyi planlanmış gözüküyor. Umarım istediğimizi en kısa sürede elde edip askerlerimize sağ salim kavuşuruz. Hesap edemediğimiz şeyler de
DEVLETİMİZİN YANINDAYIZ
Türkiye Cumhuriyeti yine, yeni, yeniden bir cenderenin içinde. Tarih boyunca ne zaman kurtulduk ki diye sorarsanız siz de haklısınız. Bu coğrafyada rahat vermiyorlar insana. Biz de kurtulamıyoruz birbirimizi yemekten. Savaş kaçınılmaz hale geliyor haliyle! Suriye ateşi fazlaca sıçramadan önlenmeliydi! Ateşe benzinle gidilmemeliydi! Şam’da Cuma namazı kılınacak diye
YERALTI DÜNYASI!
Geçtiğimiz gün dinlediğim Hayati İnanç Hoca’nın ‘Yeraltı dünyasıyla irtibatı kesmeyin’ cümlesi beni derinden etkiledi. Yeraltıyla irtibatı kesmemek ne güzel bir söz. Mafyayla, itle, uğursuzla değil kastedilen tabi ki. Bu dünyadaki zamanını doldurup yeraltına çekilen ve hesaba çekileceği günü bekleyenleri anlattı Hayati İnanç hoca. Hani soruların cevaplarıyla birlikte
KAĞIT BARDAK
‘’Eski bir bakandan bir konferansta konuşma yapması istenmişti. Elinde kağıt kahve bardağı ile kürsüye çıktı ve konuşmaya başladı ama kafasının başka yerde olduğu her halinden anlaşılıyordu. Daha bir iki cümle söylemişti ki durdu, kahve bardağından bir yudum aldı ve sonra bir süre bardağa göz hizasına kadar kaldırıp
KAYBEDİYORUZ!
Her saniye, her dakika kaybediyoruz. Birbirimize olan sevgimizi, saygımızı kaybediyoruz. Akrabamıza olan bağlılığımızı, komşumuza olan muhabbetimizi kaybediyoruz. Kaybettiğimizi anlamadan kaybediyoruz! Yanlışa yanlış diyen insanları üzdüğümüz, dışladığımız günden bu yana kaybediyoruz. Gelene ağam, gidene paşam, emredersiniz efendimciler alkışlandığından bu yana kaybediyoruz! Günü kurtaralım da, benim gemim yüzmeye devam
KENDİMİZE MÜSLÜMANIZ!
Almanya’da yaşayan bir ağabeyim anlatmıştı. Almanya’da Hristiyan bir işyeri sahibi ‘Ben yanımda Müslüman çalıştırmak istemiyorum. Çünkü gelen çalıyor, giden çalıyor’ diyormuş kendine. İnanın, inandığım din adına son zamanlarda bu kadar utandığımı hatırlamıyorum. Şimdi biliyorum başlayacak birileri ‘Ama onlar da şöyle, bunlar da böyle’ demeye! Ya da ‘Bunlar
EMİNE BULUT / CİNAYETİ GÖRDÜM!
Hepimiz bu cinayeti gördük, hadi saklamayın. Görmek ne kelime. Cinayete giden yoldaki taşları hepimiz döşedik. Kimimiz sokak ortasında bir kadına kalkan ele ses çıkarmadık, kimimiz evdeki şiddete. Koyamadık zamanında tepkimizi bu şiddete. Mevzu inanın sadece kadına şiddet değil. Mevzu çok daha derinlerde. Biz artık şiddeti normal karşılayan,
DÜNYADA, ÖLÜMDEN BAŞKASI YALAN!
Candan Erçetin’in meşhur şarkısını ve muhtemelen de klibini hatırladınız başlığı görünce. Tam da o şarkıyı dinlerken yazıyorum ben de bu yazıyı. Dünyanın dertleriyle dertlenenleri, parasını sarıp sarmalayanları, kibriyle dünyayı saranları, kendisinden başka kimse için iyilik düşünmeyenleri ama en çok da dünyadan giderken yanında götüremeyeceği şeyleri biriktirmek için
Kurban olmak
Kurban Bayramı’nızı kutlayarak başlayayım söze. Dini bayramların meşakatli olanını inşallah ağız tadıyla kutlarız ve Allah’ın rızasına nail oluruz. Kurban olmak ne kadar ilginç bir deyim. İnsanlar kim için kurban olur mesela. Hz. İbrahim, henüz 7 yaşındaki oğlunu Allah’a kurban etmek için neden en ufak bir tereddüt yaşamadı?
KÖTÜLER ALEMİ ALMIŞ GİDİYOR…
90’lı yılların şarkısıydı ‘Şinanari’. Tempolu bir şarkı da olsa beni etkileyen kısmı sözlerindeki detaylardı. ‘Kötüler alemi almış gidiyor, iyiler kendini canım yormasın boşa’ Hepimizdeki genel kanı bu değil mi? Bu dünyayı kötüler yönetiyor. Ne yaparsak yapalım hiçbir şey düzelmeyecek. O yüzden kendimizi yormaya değmez! Gerçekten de böyle